31 Mart 2009 Salı

Kutulardaki arılar depoya aktarıldı...

Geçtiğimiz cuma günü Ali Türk ana arıları aldıktan sonra iş yerindeki kutuları aşağıdaki gibi birleştirmiştik. Bu kutular açıldı.

En üstteki kattaki arılar alt katla aralarını ayıran ve çıta araları hizasına gelecek şekilde bıçakla kesikler attığımız gazete kağıdını delmişler ve alttakilere naber napıyosunuz der gibiydiler..

En son olarak kutularla aynı ebatta çıtalar alabilecek şekilde düzenlenmiş depo kutu adını verdiğim kovana arılar nakledildiler.. Bu aktarma işlemi sıkışık vaziyetteki kutuların arıları için rahatlatıcı oldu. Burada petek de kabarttıracağım bunlara . Bu depo kutu arılandırılması için bayağı faydalı olacak kanaatindeyim. Bunu birisinden kopya çektik ama olsun doğruları yapmak faydalıdır her zaman için:))

Bu kutuda çıtalar girişe paralel olarak bulunuyor. Buradaki çıtalar yaklaşık olarak 6 adet kutunun arılandırılması işlemine yetecek.
Kovan örtü tahtası olarak poliüretan kullandım ve üst şerbetlikle hem kolay hemde açlık riski olmadan beslenmelerini sağlayacağım.

Bu işlemi yaparken dört yerimden şişlendim. Baktım bu işlemi yapanlar kış arıları. Hala hayatlarını sürdürüyorlar. Aşağıdaki resimde görülen siyah renkli arılar bunlar. Bence sıvı beslemenin sonucu olarak bunlar hayatta kaldılar. Benim için iyi olmasa da kutular için iyi oldukları kanatindeyim.

29 Mart 2009 Pazar

Haftasonu Özlem ve Meraklarımızı Giderdik...

Bu hafta sonu hava yazdan kalmaydı. Soluğu Ereğlide aldım. Cumartesi öğlen saatleri gibi başladım sırayla arıları açmaya. Yirmi koloni tek tek elden geçti. Yavru durumları, günlük yumurta olması ve ana varlığı gözden geçirildi.



Kimi arılarım 6 çerçevede arı mevcudu ile baharı karşıladı.









Geçen sene jenter aletinde ana ürettiğim MAŞALLAH adını taktığım ana arının olduğu koloni gene destan yazıyordu. Allah nazardan saklasın aşağıda resmi görülen ana arının cinsini bilmiyorum ama performansı çok iyi. Bunun kızlarıda gayet iyi bir durumda ve 5-6 çıtalı olarak bahara çıktılar.








Tüm kovanlar kontrol edildi balı yeterli olanlar şerbetlenmedi fakat balı az olanlara invert şerbet verildi. Hepsi hakkında alınan notlar üst örtü üzerine yazılı olarak bırakıldı.









Şu ana kadar iki kolonimde ana kaybı söz konusu. Bir aksilik olmazsa 20 koloniyle kışa girilip 18 koloniyle bahara çıkıldı.

27 Mart 2009 Cuma

İlk analar müşteriye teslim edildi:))

Bu gün bizimki İstanbula işleri dolayısıyla gelmişti. Gelmişken şu analarıda alayım dedi ve saat 13.00 gibi telefon etti. Gittik aldık ve işyerine geldik. Kutuları görünce yüzündeki gülümseye bakın.



Dur maskeni tak felan demeye kalmadı hemen açtı kutunun birini. Yav dedi bu kutu bayağı gelişmiş neyle besledin bunları. Tabi meslek sırları söylenmeyeceği için invert şurupla beslediğimizi söylemedik.



Ama dedim bunun anasına sulanmak yok. O simsiyah ve tıpkı 37 ye benziyor. Rahmetliden yadigar.




Nasıl oldu naaptı anlamadım el çabukluğu marifet hesabı iki ana kutulara kondu. Birde yanlarına bakıcı ana koyacam diye tutturmazmı. Kutularda arı bırakmadı. Zor engelledim yoksa tüm arıyı dolduracak ana kafesine. Neyse tellerini kapadı sardı sarmaladı hop cebe analar. Ben bekliyorum diğer cepten kapora felan bir şey çıkacak ama hiç oralı değil adam. Meğer tüm hesap harmanda kapatılacakmış. Hayırlısı..:((




Siyah analı kutu altta olacak şekilde üç katlı yaptık kutuları. En alttaki kutuyla ortadaki kutu arasına elek teli koyduk. Ana alttaki kutuda. Ortadaki kutuylada üstteki kutu arasına gazete kağıdı koyduk. Gazete kağıdına çıta aralarına gelecek şekilde bıçakla çizikler yaptık. En son üstteki kutuyu koyduk. Bu işlemlerde öncede kutuların içine bardaklara şerbet koyup ayrıcada gülsuyu emdirilmiş karton parçaları bıraktık. Pazar yada pazartesi aradaki tel örgü kaldırılıp ana ile diğer arılar birbirlerine karıştırılacak.




Kutulardaki yavru durumu aşağıda görülüyor. Bu çerçeve invert şerbetle beslediğim kutulardan birine ait. Gemi ise gene direkten döndü arısı bile çok az kalmış yeni çıkan yavrular olmasına rağmen zincir kopmuş gibiydi.

Aşağıdaki resimdeki takım elbiseli kişi Faruk abim. Kendisi hacıdır. Bizimki bir hacıda fabrikada buldu ya kafesleri çalışırken ona teslim etti. Eli cebinde gülen arkadaş ise tüm tut tut dememe rağmen bizim arıların bir türlü şişlemediği Mehmet kardeşimiz napalım başka zaman tadına baktırırım dedim ona.



Daha önceleri arıların yanına varamayan iş arkadaşlarım bizi görünce cesaretlendiler ve katlı kutuyla poz vermeye başladılar. Siyah şapkalı olan Şamil ustamız poz esnasında yusuf yusuf diyor gibiydi ama Bahçıvan Mehmet amca arslanlar gibi tebessüm eddiyordu.

Daha sonra beykoza bir operasyon düzenledik. Duydukki oradaki frolayn hayattaymış. Bizimki hemen işe koyuldu.


Fondan nınınınnnn diye bir müzik sesi ve mutlu buluşma. Bizimki namı diğer ana arı .........ı 39 numaralı frolaynı buldu.



Hemen çıta kovana kondu ve üst örtü köşede elek teliyle hava deliği bırakılacak şekilde zımbalandı. Zımba telide beleş ya bulduğu her yeri zımbaladı..


Arada kendilerine nasıl kaliteli fotoğraf çekilir dersi de verildi.


En son anaları ve frolaynı son durağa getirdik. Fakat bizimkilerin final pozu beni biraz şüphelendirdi. Sanki bu sene harman olmayacakmı ne gebzede:)))


23 Mart 2009 Pazartesi

Kırmızı başlıklı kız hikayesi farklı bittii...

Bu hafta sonu Ereğlideydim. Cumartesi günü yağmur yok, ama hava serin. Arıların beslenmesi lazım ama çıta çekilecek gibi değil. Hafta içi hazırladığım 12 litre invert şurubu aldım yanıma geçtim arıların başına.

Hiç uçuş yok. Polen felan gelen giden hakgetire.

Önce işlemi pazara eklemek aklıma geldi ama daha beter olur yağmur felan olur diye kovanların şurupluk taraflarını araladım köşeden işlem tamam.

Pazar sabah kalktım oda ne yazdan kalma bir gün. Arılar vızır vızır. Polen yağıyor kovanlara. Cumartesi beslemişim aklımda fazla soru işareti olanda yok dokunmadım bahçedekilere.


Amaaa soluğu terasta aldım. Bizim frolayn orada ya... Ondada arı çok güzel çalışıyor. Polen yağmuru sağanak şeklinde devam ediyor.

Polen taşıyanlardan bir tanesi yorgun geldi koluma kondu. Dinlenmesini bekledik bir süre. Sonra uçtu girdi kovanına..
Açtım kovanı başladım dıştan içe çıtaları tek tek kontrole...İki çıta full kapalı açık yavru var. Neşem yerinde ama anayı göremiyorum... Bizim 37 yok.. En son çıtaya kadar 37 numarayı arıyorum yok. Gözüm kırmızı şapkalı kızı arıyor yok.. Bir an dedim gözlüğün nerde diye kendi kendime.. En iyisi sondan başa bir daha taramak...

Başladım ikinci kontrole veeee oda ne alımlı alımlı gezen bir anaaaa... Fakat şapkası nerdeeee yokkk... dedim düştümü acep ama ben tanırım 37 yi siyahtı o bu daha çok sarı.... Kontrol ve dip tahtasında şapka kontrolü yok şapkalıda şapkada yokkk...Moral berbat kontrol bitti ve kapadım kovanı.

Bu arada güzelmiş be felan diye içimdeki ses beni avutmaya çalışıyor ama nafile:(((

Kovanı kapadım... Dedim yerlere bir bakayım belki bulurum. Kıyıda köşede sulu çamur birikintilerinde arıyorum. Çürümeye yüz tutmuş arı ölüleri içinde arıyorum nafile. Niye derseniz yeni ana çıkalı bayağı olmuş yavruları bile kapanmış. Diyorum çok olmuştur kesileli.. ama nafile.. Tam ümidi kesitim Ali de inanmayacak derken duvarın dibinde öleli fazla olmadığını düşündüğüm iri bir arı ölüsü sırt üstü yatmakta dedim bu o...Tutup çevirmemle baktımki hakikaten oo:((( Aldım elime koydum kovanın kapağına fotoğrafladım.

Şimdi bu haberi yazarken rahatlamış durumdayım. Sinirim geçti.. Akşamdan beri Ali ile telefon konuşmaları yapıyoruz.. Yav niye öldü bunlar diye. Biliyorsunuz bu sene bende bununla ölem üçüncü oldu.. Bizimki önceleri ana arı canavarı, kazma felan derken kendisinde de ölünce artık bişey demiyor. İlk ölen iki gün kafeste kalıp saldığım anaydı.. İkinciyi üç dört gün kafeste kapalı tutmuş tutmuş sonra kek kısmını açmıştım. Bu ikinci 2 hafta kadar dolaşıp durmuş sonra ksilmişti. Bunun yerine kendi ürettiğim analardan vermiş ve verirken kafese kek kısmını açık olarak koymuştum. İki gün sonraki kontrolde işçi arılar tarafından çıkarılmış ve kabul edilmiş olduğunu görmüştüm. Bu ana hala aslanlar gibi çalışmaya devam ediyor. Bu üçüncü 37 numaralı karniol ise Ali tarafından iki çıta arıya kabul ettirilmiş hatta bir sefer de değiştirilmek istenip kurtarılmıştı. Ben aldığımda ise yumurtalı çerçevelerine el konmuş gariban bir durumda idi. İlk getirdiğimde kapalı yavrulu çerçeve verip kışa kadar güçlendirmek istemiştim. Fakat bir gün bir baktım meme gözünü dikmişler. Bu memeyi kesip bir daha takviye yavrulu çerçeve vermedim. O dönemki yorumum yakviye olarak verdiğim çıkan arılar ile ırk farkından dolayı bu olayın olduğu yönündeydi. Ali Türk ısrarla ver demesine rağmen vermedim bol besleme ile kışa 6-7 çıta arılı olarak sokmayı başardım. Ne olduda bu kovan ana değiştirdi. Üstelik 37 nin ölüsünün bozulmamış ve yağmur sularıyla felan akıp gitmemiş olmasına bakılarak yakın zamanda bu olay olduğuda kesindi. Ana arının fremonları diyemeyiz zira bu kovanda hiç farklı bir ananın yumurtalarına ait işçiler yok. Bu analar gelirken yolda keke saplandılar havasız kaldılar bayağı yıprandılar; bu bir etken olabilir. Ayrıca bizim çok bilen ustaya göre bunlar gümrükten paket içinde geçerken x-ray cihazından da muhtemelen geçtiler.Bu cihazlar kromozom anomalisine neden olacağından hamile kadınlarda sakıncalıdır. Bu analarda yumurtlama fonksionları nedeniyle acaba bu cihazdan etkilenip sakat yumurtalarmı atmaktamıydı. Bu nedenlemi kesildiler. Acabalar bitmiyor. Şu an için gelinen noktada ise bunların kızları gayet iyi.. Performansları şu ana kadar super gidiyor. Almanyadaki durumlarını ise söylemeye gerek yok.
Ha unutmadan söylemekde fayda var bizimki gizlice almanca kursuna kayıt yaptırmış bu sene gidip kendi getirecekmiş hayırlısı bakalım. Ama üzücü olan şu ki kırmızı başlıklı kız hikayesi farklı bitti şimdilik. Seneye sarı başlıklı bir kız hikayesinde bakalım neler yaşayacağız...

20 Mart 2009 Cuma

Bir Kış Bir Yaz derken bu gün güzel havayı değerlendirdik...

Dün İstanbulda yer yer kar yağdı. Kurtköy tarafında dün akşam üstü arabanın termometresi 2 dereceyi gösteriyordu. Ama bu sabah 8 derece ve hava güneşli olunca hemen iş yerindeki kutuların yanında aldım soluğu. İlk önce gemiden başladım. Şuruplarını tam olmasa da çekmişler. Bende tamamladım.

Bizim gemi kaptanı kızımız alımlı alımlı geziyor çıtalarda. Keyfi yerinde görünüyordu.

Kapalı yavruları göstermemeye çalışsalarda ben şöyle bir parmak hareketiyle açmalarını sağlayıp fotoladım.


Daha sonra kutularda elden geçirildi. Bunlar şuruplarını tamamen bitirmişler. Nüfus ve yavru problemleri yok.
Havalar düzelse birde utanmasalar oğul verecekler.

14 Mart 2009 Cumartesi

.......... ......rı gibi gezdik..

Bu gün sabah kalkamadım. Baktım saat 11.00 olmuş Ali de İstanbula gelecekti naaptı diye bir arayım dedim. Başakşehirde Salih abimizin yanındaymış. Atladım arabaya bizede gezme lazım ya doğru oraya. Başakşehirden foto yok. Niye derseniz Salih abinin makinanın pilleri bitmiş benim pilleri ona ödünç verdim. Eh naapalım o kısmın haberlerini onun blogda izleriz artık.
Daha sonra Ali Türkle beraber geçtik Mustafa Kabaoğlu hocamın Murat Çakırla beraber çalıştıkları arılığa. Arılık güzel bir yerde şehrin göbeği. Etrafı ağaçlarla çevrili, arıcıların evlere yakın daha ne olsun.
Burada bu gün gelemeyen bir kaç arıcının daha arıları mevcut. Çok güzel dizilmişler. Arılık temiz ve düzenli.

Arılığa gelinirde kovan açılmazmı. Hava soğuk yağmurlu ama Murat Çakır körüksüz nasıl arı açılır dersi verdi bize. Ali Türk de yakından izliyor foto alıyor.

Maşallah arılar çok güzel çıkmışlar kıştan.Nufüsları gayet iyi.


Mustafa hocam böyle dumansız kovan bakımını Murat Çakır benden öğrendi deyip devam etti kovan açmaya.

Fakat ülkemizde eğitime ve öğretmene değer vermeyen insanlar olduğu gibi arılarda var tabi kovanın birindekiler zıpladılar Mustafa hocamın üstüne. Murat Çakır yapmayın ayıptır yılların hocası o dediysede zamane arıları işte dinlerlermi:)

Adamın eline bakın. Hocam elini bana gösterirken diyorki yav ne soktu be kan çıktı valla diyordu:) Tabi diyemedik ne çıkacaktıki:)

Arılardan hepimiz tırsınca en iyisi mangalın başına geçmek deyip orada toplandık.

Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun diyelim gene birileri ayıptır yiyen var yiyemeyen var der neme lazım. Ama allah keselerini dolu etsin iyi ağırlandık. Tam yemek yerken hacı abisi aradı bizimkini oda gülerek konuşuyor sen çalış hacı abi ben geliyom diyor.

Hacı abiden sonra yenge aradı. Neler dediğini ben telefondan duyuyorum ama yüzüne bakın siz anlayın artık:))

Yalnız yediği fırçalardan birini açıklayım düğüne gidilecekmiş bu saate kadar nerdesin ne takacaz gelinle damada diyordu. Bizimkide boşa geldik buralara kadar Salih abiye sattığımız balların paraları gitti der gibiydi:))

En son paralar gitmiş fırçayı yemiş pırıl pırıl olmuş ya geçti sobanın başına çorap kurutuyo.

Ama gene güzel bir gün daha geçirdik.Başakşehirli Salih abiye, Mustafa hocama, büyük şefe, Osman Ünala şu an adını hatırlayamadığım diğer arkadaşlara çok çok teşekkürler.