31 Aralık 2008 Çarşamba

Yeni Yıl

Tüm dostlarıma yeni yılda sağlık, mutluluk, başarı dileklerimle..Seneye görüşürüz...:)

Dün akşam fotoğraf makinam arabada kalmış ama gemide sorun vardı paylaşayım dedim. En son verdiğim kestane balını alamamışlar geminin ağzından dışarı aktı. Malum salkımdalar ya.. Fakat bizim Ali beyle msnde konuşuyoruz demezmi abi salkımdan düşen yapışır kalır tabanda :( yav felaket tellalı mübarek adam eee napalım dedim al gemiyi eve sıcağı görünce temizlerler yarın atarsın dışarı demezmi düşündüm adam arada birde olsa doğru söyler ya bu seferde tutturdu işte hemen denileni yaptık ayrıca bir takviye daha geçtik ama bu sefer donmuş ay çiçek balı bunu asetatdan vermek içinde hanımın pasta süsleme işinde kullandığı enjektör benzerri bir alet var onunla verdik. Sabah baktım ufak el feneriyle çıta aralarından tabanını gözledim geminin durum şahane tertemiz etmişler susarlar diye 1 ml kadar suda sıktım içeri attım gemiyi balkona. Bu akşamki kontrolde asayiş berkemal dışarı atılan ölü arı felanda yok yani işlem tamam:))

28 Aralık 2008 Pazar

Cumartesi günü arılığı düzenledim

Bu hafta pazardan itibaren trakya ve marmara bölgesinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı olacağı bilgilerini aldıktan sonra cumartesi sabahı erkenden Ereğliye gittim. Hava soğuk yerler kuruydu ama ısı 1 derece civarıydı. Bu sezon kurduğum tuzaklara gelen üç tane oğul ile ana arı ürettiğim kovanı arılıkta rastgele ve korunaksız yerlere koymuştum. Bu dört tane koloninin kuzey rüzgarlarına karşı korunaklı yerlere alınması için tam zamanıydı.

Kolonileri koyacağım sehpaları toprağı düzeltip 10 x 10 kalasları teraziye alarak hazırladım.

Ohhh be benim koloniler olmasını istediğim yerlerine sonunda kavuştular. İki tane kolonim de evin terasında bulunuyorlar onlar özel koloniler:)))

Yer düzenlemesini takiben İstanbulda Mehmet Yükselin uygulama şekline göre tartıp kuru olarak getirdiğim oksalik asit ve toz şekeri ılık suda eriterek hazırladığım solusyonu altı tane koloniye uygulayabildim zira vakit geç oldu hava kararmaya başladı.



Bu gün pazar her yerim ağrıyor. Bütün gün yattım rahat bırakırmı hiç Ali Türk aradı abi arapca bir mail geldi arapca bilirmisin. Hey güzel allahım nerden bulurlar beni dedim ama ustamız ya dedim bilirim gönder. Google translate de İngilizceye çevirip yarım yamalak İngilizcemizle izah ettim yedi:)) Bu arada google bilmem kaç milyon Türkçe konuşan insanı hiç adam yerine koymuyor sitenin Türkçe seçeneği yok:((

26 Aralık 2008 Cuma

Geminin Peryodik Bakımı Yapıldı....

Biliyorsunuz Fatih Mazrek kardeşim daha önce gemideki arıların varroa probleminden dolayı gol yediğimi iddia etmiş ama ben uzatmalarda dört gol atarak maçı almıştım:) Bu gün İstanbulda hava akşam 3,3 derece idi. Bende geminin peryodik bakımlarından olan Oksalık asıt uygulaması yapmaya karar verdim. Buda son golüm olacak .

Gemide benim tahminim yarım standart çerçeve civarı arı nufusu var. Almanyadaki arkadaşımız Mehmet Yükselin oksalik asit uygulaması tarifini 100 ml solusyon hazırlamak için uyarladım. Bunun için önce 3 gram oksalik asit tarttım.

Sonra 20 gram toz şeker tarttım. Bu arada hanım tepemde sağı solu batırma der gibi dikiliyordu.

Sonra 100 ml ılık suya 3 gram oksalik asiti ve 20 gram toz şekeri ilave ettim. Pet şişede çalkalayarak erimesini sağladım. Miktarların sağlamasını yapmak için de solusyonu tarttım ve tamı tamına 123 gram geldi.

Bu solusyondan yarım standart çerçeve arı için 2 ml olarak Ali Türk için evde hazır tuttuğum ucu kıvrık enjektöre çektim.

Hava sıcaklığı dışarda 3,3 derece olmasına rağmen arılar salkımda değildiler ama affetmedim Aliye iğne yapıyormuşcasına hiç acımadan asetata iğneyi saplayıp çerçeve aralarına ve arıların üzerine gelecek şekilde solusyonu akıttım. Aliye iğne yapıyormuş gibi düşününce insan hoş bir rahatlık hissediyor nedense:))) Herkese tavsiye ederim sizde uygulama yaparken böyle farz ederek yapın:)))

24 Aralık 2008 Çarşamba

Ben sana deli dersem

Zamanın bir psikiatristi hemde Profosor unvanlı bir doktoruna ünlü bir siyasetçi "bırakın şu deliyi" demiş. Doktorda o bana deli derse bir şey olmaz kimse aldırmaz amaaaa ben ona DELİ dersem o bu teşhisin altında kalır diye cevap vermiş. Şimdi bu nerden aklıma geldi diyeceksiniz canım sıkıldı kış günü haberde bulamadım yazdım işte anlayan belki anlar haddini bilir.....

21 Aralık 2008 Pazar

Pazar günü rahat bırakmadı...

Pazar günü evde dinlenecem gazete tv takılacam diye ümitlenirken zırrr telefon çaldı. Abi sana geliyom :( iyi gel. sucuk getırecekmış bana. Getirdi de yolda yarısını da yemiş bu resim kendi sitesinden alınmıştır.

Gelir gelmez balkona daldı bizim meşhur gemiyi göreccekmiş hasta oldu....

ben gemi personelimi balla beslerim dedim. Ne o invert minvert eski köye yeni adet. Hemde has kestane balı nasılsa menbaından beleşe alıyom:)


Bu arada geçenlerde bizim Demet demişki benim gemim yok biz Dr değiliz. Bakda gör doktoru. Pier Cardin fanilalı:))


Evde ne var ne yok süpürdü çıkarken hanım akşama yiyecek bi şey kalmadı alışveriş yapta gel dedi ve evden çıktık. Sultanbeylideki hurda tahtacıya gittik. Orada Oktay, Aziz,Saim abilerle buluştuk benim yüzümde güller açıyor satacam herifi diye bizimkinin derdi artistik poz vermekte.
Ben kendime kapaklarda kullanacağım 10 tane 0,5 mm kontraplak sectim tutturdu bunlarda benim diye. Aramızda ufak bir tartışma çıktı
sonrada dünya malı dünyada kalır napacan sen bunları dedık ıkna oldu ve elınden aldık bızım kontraları...

Beleş buldu sanki tahtaları gözüde doymuyor. Akşam yenge paralar nerde dediğinde naaptı meraak ediyom. Ama şaka bir tarafa güzel bir pazardı.....

19 Aralık 2008 Cuma

Kutulardaki arılarla sohbet..

Bu gün hava gündüz 15 derece civarı İstanbulda. Hafta sonu 1-2 derecelere inecekmiş bu nedenle kutuları kontrol edeyim dedim ve açtım. Kutularda daha önce ciddi bir problem olan rutubeti çözmüş olduğumuz kesinleşti. arka kısımdaki kek bölümü köpükle doldurulunca ve üst kısımdaki izolasyon tam olunca rutubet olmuyor..

Benim Tekirdağdaki kovanlarımın üzerinde kullandığım izolasyon malzemesinin aynısını buradada kullanıyorum.

Ayrıca kapak altlarında poliuretan köpük kullanıyorum.

aşağıdaki işçi arı besleme yapmak için kullandığım deliğin ağzına kadar geldi. Teşekkür etti havalar soğumadan yaptığım yakıt takviyesi için.






17 Aralık 2008 Çarşamba

Arıcı Dostların Ziyareti her zaman başka oluyor..


Bu gün telefonum çaldı arayan Osman Ünal arkadaşımız. Abi Enver abiyle sana uğrayacağız dedi. Yarım saat sonrada geldiler iki iki buçuk saat nasıl geçti. Konular hikayeler anılar ard arda dizildi saat geç oldu ama biz konuları bitiremedik. Bir toplanalım geçen sene Ayazağadaki gibi bir araya gelelim dedik. Ben dedim Ali Türkü ayartalım aramızda gezmeyi en çok o sever herkeside ayartır. Bu günün en güzel hikayeside Enver abiden çıktı. Memlekette anlatılır gülünürmüş. Malum karadenizli ya orada ayılar yaylalarda ineklerle beraber otlarmış. Kadının biride ineklere çobanlık yapıyor elinde malum bir değnek ineklere vuruyormuş sırayla fark etmemiş ayıyada bir tane vurmuş. Ayı kalkmış ayağa kadına şöyle önce bir bakmış peşinden çakmış tokadı. Kadın iki seksen yerde en çok buna güldük. Dedik hayvan haklı demiştir inekmi sandın beni be? ne vuruyon:) Artık ne kadar gerçektir bilinmez hikaye işte....

16 Aralık 2008 Salı

Bayram Tatili çalışmaları-2


Benim arılarımın bulunduğu yerdeki evim 600 metrekare arsa içinde. Bahçesinin bakımını elle belle tırmıkla sadece hafta sonları ve izinde giderek yaparak olmuyor ayrıca bizden geçmiş malum yaş elli. Geçtiğimiz sene bahçenin yarısında ot bel hizasına ulaştı. Arılardan vakit bulamamıştım. Ali Türk bile tırpanla baş edememişti. Bu bayram tatilinde aklımdakini uygulamaya koydum. Önce tüm bahçeyi çapa makinasıyla çapaladım. Bu makina tam bir canavar üzerinde 5,5 beygir benzinli motoru var bıçak genişliği 80 cm toprağı kum halıne getırıyor çapalayarak. Otları ve kökleri dilimleyip toprağa karıştırıyor. Genede motorla başederken zorlanıyo insan 3 saat çalıştımmı bende fanila su oluyor pil bitiyor. Ben ki bedenen çalışmaya nispeten alışık adamımdır. Ama üç günde bahçeyi hallettim.




Çapalama sonunda bahçe bu hale geldi.



Sonra aldım elime tırmığı bir güzel tesviyesini yaptım taşını felan temizledim.


İş bitimi makinanında bakımını ihmal etmedik tabi. Bıçakları söktüm tel fırçayla tüm yerlerini temizledim yağladım.



15 Aralık 2008 Pazartesi

İş yerindeki kutularda arslanlar gibiler....

Bu gün işyerinde kışlattığım kutudaki arıları kontrol ettim. Salkımdaydılar ve balları da mevcutttu. Elimi öpmelerine izin vermedim asetat üzerinden kontrol yaptım. Fakat 10 ml bayram şekeri olarak bal verdim. İnvert şerbet hazırlamam lazım bunlara aksi halde Ali Türk ün eline düşecez bal gönder diye:))



Daha önceden kutuların arka kısmındaki kek bölümlerinden dolayı ısınma problemi yaşıyorlardı. Ayrıca rutubet problemleride oluşmuştu. Bu kek bölümü köpükle tarafımca kapatılınca bu problemlerinde çözüldüğünü görüyorum.

Evde balkonda kışlattığım kütük kutunun duvar kalınlığı bunlara oranla çok çok fazla (4-5 cm olan yerler var) bu kutuları 18 mm ahşaptan imal ettim. Bir tanesinin dış duvarını izolasyon amaçlı olarak 5 mm köpükle kapladım. Diğerini kaplamadım. Her ikisinin kapaklarının altı 5 mm köpükle kaplı. Duvar kaplaması olan ile olmayan arasında şu anda bal stoğu, arı nufusu olarak ve rutubet olarak bir fark bulunmuyor. En önemlisi de bu iki kutu evdeki kütük kutudan daha iyi durumdalar. Kütük kutunun bal stoğu bunlara göre daha az.

14 Aralık 2008 Pazar

Balkondaki Kütük Kutudaki Arılar Canavar gibi

Yaklaşık bir haftadır Tekirdağdaydım balkondaki kütük kutudaki arıların durumu aklımı en fazla kurcalayanlardandı. Dün ilk iş olarak açtım onları. Arslanlar gibiler maşallah. Hemen besleme yaptık Ali için yanımda taşıdığım ucu kıvrık iğnemi:) ucunu cıkararak besleme amaçlı kullandım. Keratalara bal enjekte ettim. Eh buda bayram şekeri olsun artık onlara nasılsa invert şurupla devam edecem bundan sonra. Aslında bir aklımda iş yerine götürdüğüm kutularda bu akşam onlarında bayram şekerlerini hazırlayayım yarın bakarız halleri nicedir özlemişlermi beni yarın belli olacak:)) Bu arada Ali Türk e duyrulur kriz nedeniyle fiatlar gene zamlandı:))



13 Aralık 2008 Cumartesi

Bayram Tatili çalışmaları-1

Kurban bayramı tatili dokuz gün olunca cumartesi günü öğlen saatlerinde soluğu arılıkta aldık. Benim eve giden yokuşu inerken gözümde arılarda idi. Daha ilk görüntü kovanlardan birinin kapağının açılmış yerde yatıyor durumda olmasıydı. Hemen işbaşı yapıldı allahtan havada 17-18 derece civarında idi. Bu kovan geçen sene gelen oğlanlardan biri. Ali Türk bayılmıştı buna acayip yavru var bu kovanda diyordu. Bundan da takviyeler almıştım zayıf kovanlara. Bu arıyı sıkıştırmamıştım. Korkarak açtım ama bakın sonuç nasıl kullandığım izolasyon malzemesi testi başarıyla geçti....Önce arıları bastıkları dört çıtaya sıkıştırdım.

5 Aralık 2008 Cuma

Gemide açlık başlamış........

Bu akşam niyetim Tekirdağa gitmekti ama olmadı. Yarına kaldı. Evede erken geldim hava daha kararmamıştı. Bari bizim gemi ve tayfaların hali nicedir dedik ve kapağı açtık. Biliyorsunuz üst kısmını asetatla kapamış ve oradan inceleme yapıyordum. Epeydirde bakmamıştım. Açmamla o ne demem bir oldu zira çıtaların üst kısımlarındaki peteklerin sırları açılmış beyazlaşmalar kaybolmuştu. Ballarını tüketmişler anlaşılan. Hemen suluklarına koyu bal şerbeti verildi. Ayrıca asetat üstünden yan duvara 20 ml bal enjektörle verildi. Aslında fabrikadakilere 4 çıtalı olmaları nedeniyle haftada bir takviye yapılmaktaydı ama bunları 5 çıtalı olmaları sebebiyle ihmal ettik. Sinirli sinirli bakıyorlardı bizde özür diledik bir daha olmaz dedik.

30 Kasım 2008 Pazar

Ben olunca sayılır işte......

Bu gün beykozda Oktay ve Tuncay Erdemin arılığına davetliydik. Daha önce bensiz bensiz Ali Türk gitmişti bende sayılmaz demiştim. Onlarda sayalım diye beni davet ettiler tabi mecburende Ali türk de geldi:)) Adres bulmakta hiç zorlanmadık yol gösterici arkadaşlar görevlerini hakkıyla yerine getiriyorlardı.

İlk başta geldiğimiz evin bahçesinde akıllı bir çocuk Ali türkü engellemek için elinden geleni yaptı ama nafile bizimki bulabildiği tek meyveli ağac olan yabani cennet hurması ağacını kuruttu.



Daha sonra Oktay abilerin arılığına geçtik ilk geldiğimiz evin sahibi olan Saim abi bize körük nasıl yakılır dersi ile başladı işe. Adam benim dumanı çıkmayan körüğümü görmüş daha önce.


Literatüre geçecek bir tedavi yöntemi daha öğrendik. Arılarda kepeklenmeye karşı şampuan kullanılıyormuş bunuda öğrendik.

Ali Türk arılara oksalik asit uygukaması yaparken arıların sıkıştırılmasında kırlent yastık uygulamasınıda gördük. Oktay abi aman bunu yayınlamayın hanım görürse yanarım dedi ama ilkeli yayıncılık politikamız gereği yayınlıyoruz:))


Ekipteki herkes acemi arıcı kardeşim bir kovanın anasını bulamadılar. Tarafımdan formik asit pedi üzerinde bulundu meğer garibim oksalikte yanacağına fomik asiti tercih edderim deyip kendini atmış oraya bizimkiler kümelenmiş arı içinde arıyorlar onu fakat tecrübe başka şey tabi anında buldum ben


Kasım ayı aşımızıda beleşe getirdik bu arada tırnak yatağından uyguladılar bu sefer bayağı zıpladım ama Ali görüntüleyemedi:)


Dört kişi bir olup bir mangalı yakamadılar.

Ama İbrahim abi tam teşekküllü mangal yakıcısı olarak işe el koydu ve sonuç işte:))

Bu arada mangalda balıklar pişerken Ali Türk e yeşil sebze ağırlıklı kolesterol düşürücü diyet uyguladım. Sağolsun sözümden hiç çıkmaz..

Pişen balıklar kardeş payı yapıldı tabiki iki Aliye üç bana şeklinde hakkaniyetli bir şekilde paylaştırıldı.





Bu pazarı böyle değerlendirdik. Resimlerde çıkmayan (ben reklamı sevmem dedi) Aziz abimize mangal başında uğraşıp bizi doyuran ama solucan ilacı olmadan ben balık yemem diyen İbrahim abimize (ben ya bendede solucan var ilaç isterim dediysemde bana vermediler) ev sahibi ki sağolsun bizi çok iyi ağırladı Saim abimize Oktay ve Tuncay Erdem abilerimize ( ya herkese abi dıyorumda amma küçüldük yaşça be cebe sığacaz) çok teşekkür ederim. Gerçekten güzel bir gündü yeni arıcılar tanıdık arıcılık sohbeti doyulmazdı..

29 Kasım 2008 Cumartesi

Bir cumartesi böyle geçti......

Bu cumartesi öğlen saatlerinde hava güzeldi.Balkondaki kütük kutuda polen getirenler bile vardı. Fırsat deyip dört hafta önce verdiğim şeritleri aldım.

Daha sonra Ali Türkü aradım arkamdan ihtiyar mihtiyar lafları ediyormuş ifadesini aldım. (Hoş kendi sitesinde de yazmış demediğini ama.) Atladım gittim Sultanbeyliye 28 cm genişlikteki tahtalardan aldım sonra yakındır deyip Ali Türke uğradım. Baktım oturuyor marangozda çay içip kestane yiyor. Beni görünce aldı çekici çiviyi çalışıyor numarası yapacak aklınca ama tespit anında yapıldı tabii

Bide kapaklara don lastiği olarak bilinen lastikler zımbalamış hemde iç tarafa ne olduğunu anlamadım oda söylemedi:))

Hani çalışıyodun iki tane kapakmı yaptın yapa yapa diye bir taraftan fırça atıyodumki çekici parmağına vurdu:)) O an tarafımdan yakalandı...

Neyse biten kapakları yükledik benim arabaya doğru hacı abinin bahçeye gittik. Tek derdim sürekli ağlayıp duruyor gitti benim güzelim kapak diye ya (bana 37 nolu frolaynı sıfır kovan içinde verdi o sanıyor sadece yeni kapak gitti aman uyanmasın) sesi kesilsin. Artık sacı olmayan kapak kalmamış sayemde ohh ya dedi hacı abi iyiki geldinde bu işi bitirdik:)) Hemen orada ayak üstü bir yağlı boya resimlerini yaptım (öhö öhö) Bu arada meşhur can eriğinin tadına bakayım dedim hacı abi boğazıma sarıldı yiyemedik:)) Bu arada çalıştığım kurumdan verilen kışlık elbiseleri ve almış olduğum tahtaları vererek canımı kurtardım ve eve dönebildim:))