31 Ağustos 2009 Pazartesi

Son ilaçlama:))

Bu cumartesi varroa mücadelesi için üçüncü addımı da attım.. Artık kalırlarsa besleyecem kerataları:) bu amaçla ilaçlı suyumuzu hazırladık, 5 cc lik enjektörümüzü aldık.. Tabi körükte yakıldı..

Sıradan başladık kontrole, unutmadan söyliyeyim bu hafta kameraman kullandım çekimleri o yaptı. Şile taraflarında ismi bizde kalsın bir arıcı acayip şişlenmiş hatta o kadar sokulmuşki iftar sonrası üşüme nöbeti tutmuş.. Bizde böyle çalıştık tek bir delik bile yok:))

Yavru durumları gayet güzel. Arıların üstünden keki eksik etmiyorum bu aralar. Son bir kek vericem daha sonrada basıccam ınvert şerbeti...

Ayrıca kameramandamıdır makinadamıdır kabahat bilinmez ama bizim safı ancak bu kaddar görüntüleyebildik.

Mehmet Yüksel kovanı durumlar iyi. Arılar kuluçkalıkta ana arı kontrolu yapıldı.Peşinden ilaçlandı..

İlacı her arılı çerçeve arasına 5 cc olarak enjektörle sıkıyorum.

Buda bizim namı diğer depo. Hani Alinin metro dediklerinden. Onunda kontrolü ve ilaçlanması yapıldı.Seneye çok iş düşecek buna..

Eeee sakin arıyla çalışmanın keyfi de bu olsa gerek deyip birde kovanların arasında poz verdik.

Tabi bizim kameraman Dr. Cüneyt de bende poz vericem dedi bizde mecburen görüntüledik:)

Pazar günü misafir akını oldu bizim oralara fırsat buldukça tek başıma çalıştım. Benim makina evde kalmış olduğundan arkadaşdaki makinayla çalışıyorum pillerini çıkarıp taktım. Tarih 01.01.2004 olmuş farkında ddeğılım:== Aynı kontroller ve ilaçlama kalanlara da uygulandı.

Kim demiş karakovanda ilaçlama olmaz diye sepeti ters çevirdim bastım ilacı:))


26 Ağustos 2009 Çarşamba

İlk f1 anayı boyadım pembe domates tohumlarını kurumaya bıraktım...

Bu sene 61 numaralı saf karnıolumuz geldı ya. Bizde hemen basladık ana üretmeye diyecem mübarek gün yalan söylemekte günah o nedenle itiraf edeyim bir tane f1 ürettim. Alıştık ya boyamaya aparat yapalım dedik. Kullanılmış silikon kartuşundan bir bölüm kestim ve bunun üzerine sıvacıların kullandığı tülü yapıştırdım.



Tülü silikon kartuşunun ağzına yapıştırmak için sıcak plastik yapıştırıcı kullandım.






Silikon kartuşun içine girecek şekilde süngerden bir piston hazırladım. Bu pistonu kartuş içinde rahat çalışacak şekilde traşladım.


Aparat bitince sıra geldi bizim f1 i bunun içine alıp boyamaya. Oldukça kolay oldu. Anayı pistonun süngeriyle tül arasında sıkıştırıp hareket etmesini önleyerek rahatlıkla boyadım. Ben bu aparatı bloglarda daha önce görmüştüm. Hatta tülde Ali Türk tarafından yolda giderken bulunup abi al bununla ana boyama aparatı yaparsın denmişti. Bende atmıştım kenara.



Bu arada iyice olgunlaşmış vede bir kısmı kuşlar tarafından didiklenmiş bir pembe domates tohumluk olarak alındı. Tohumları çıkarılıp sinek teline sarılarak çeşmede güzelce yıkandı. Gazete kağıdı üzerine yayılıp kurumaya bırakıldı. Eskiden tohumlar çiftçiler tarafından bu şekilde her sene hazırlanırdı. Şimdi ise hibrit denilen tohumları her sene tohum firmalarından almak zorundasınız. Bu arada tabiki bazı yerli sebze vs.lerin türleri de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. İşte pembe domates yetiştirilmesi çabaları da yerli türler yok olmasın diye yapılan çalışmalardan sadece biri. Bende internette görüp daha sonra Ereğlide bir bahçıvandan aldım fidelerini. Gerçekten ince kabuklu ve lezzetli. Demet kardeşim tuzlayıp yiyeceksin demiş. Hiç gerek yok tuzlamaya zira bunlar sanki kendinden tuzlu.



24 Ağustos 2009 Pazartesi

Ballar dondu eritelim dedik...

Ballar bu sene hemen dondu. Hatta bir kısmı donuktu sağım sırasında. Bunun nedeni ise kanola balını süzmeden ayçiçeğine girmek zorunda kalışımızdır. Eee şimdi bu balların eritilmesi lazım ya hemen Ali Şekerli abimizin daha önce tarif ettiği bal eritme kazanının bir benzerini de ben yaptım. Bunun için bir ısıtıcı ve termostat aldım. Bir tahtaya ki uzunluğunu kullanacağım kovaya sığacak şekilde seçtim, bu tahtaya ısıtıcı takacağım bir delik açtım.



ısıtıcıyı sıcak plastik yapıştırıcıyla tahtaya yapıştırıp kablosunu da bağladım. Burada kullandığım kovaya delık açmamayı amaçladım. Zira daha eski gücümüze kavuşamadık ne olur ne olmaz evde çıkacak bir tartışmada ikna olmak zorunda kalmayalım dedim. Kovaya bal tenekesını koydum. İçine tenekenin tepesine 2-3 parmak kalana kadar su doldurdum ve tenekenin üzerine bizim ıstıcıyı yerleştirdim. Isıtıcının termostat ayarınıda 45 derece civarında ayarladım. Bu kadaaaar.. Ama şunu söyliyeyim öğle bir günde filan erimiyor haberiniz olsun.

21 Ağustos 2009 Cuma

Geçen hafta ve bu haftadan kalan haberler...

Geçen haftadan kalan haberlerin bazılarını da geçelim dedik. 61 numaralı saf karnıolumuz basmış yavruyu salınıp geziyor.






En önemli uğraşlarımdan biri de bahçede iki senedir pembe domates yetiştiriyo olmam. Bu domates türü nerdeyse yok olmak üzere olan fakat bu aralar yoğun biçimde üzerine düşülen (gönüllüler tarafından) bir domates türü. Bunun tohumunu hersene kendim oluşturuyorum. Ayrıca Ereğlide fide olarak yetiştirip satan bir ağabimizde var. Bu domatesi balkonlarında ve bahçelerinde yetiştirenler de var. Pembe domates ağı adında bir internet grubu da oluşturmuşlar.


Çalıştığım fabrikanın bahçesindeki ana arı kutum. Bu sene keratayla hiç ilgilenmedim desem yeri bakın kek bölümünüde doldurmuş. Beni besle diyor ama elde olmayan nedenlerden dolayı ihmal ettik.


Çarşamba günü de atladık gebzeye gittik. Malum asit ve oje almıştım bizimkilere onları götürdüm. Petekleri güvelenir felan sonra kabahati bize yukler diye. Arılar ormanda pürende gel sana da yer bakalım abi dedi yok istemem desemde yav bir gör belki fikrin değişir diye tutturdu sonradan anladım meğer ulaşım işini beleşe getirmekmiş derdi:)) Allahın dağı ormanı eee tezek de bedava olunca körük yakılmazmı bizimki kaçırırmu fırsatı ilk iş onu yaptı.


Sonrada daha önceden tespit ettiği kovanları kontrole başladı. Yavruya bak abi dedi bu çerçeveyi gösterirken.



polene bak deyip bu çerçeveyi gösterdi. Bizde baktık kalbi kırılmasın diye de aaaa, vay beeee gibi efektler yaptık tabi.:)))


Bu arada hacı abide benide çek bak ne hallerdeyim dedi:) Üzüldüm tabi ama elden ne gelir. Bide geçenlerde aleyhime atıp tutmuş elimden gelse de heee işte:((( bide benim gibi dr olmak istemezmiş... nasıl olmak isterdiniz, sarışın, mavi gözlü ve 1.80 boyunda mı ? valla tavsiye etmem, görünce bu herif de kim? der hacı nine, tanımaz seni, eve almaz bu yaştan sonra sokaklarda kalırsın töbe töbe yav:))


Bunlarda açan pürenler. Bedava arı besle ondan sonrada yandık bittik numaraları felan.




19 Ağustos 2009 Çarşamba

Kayserili deyip geçme anasını boyar babasına satar:)))

Gectıgımız hafta bu sene ıkı katlı olarak kıslatmayı planladığım bır kovanım vardı onu tepeden tırnağa kontrol ettım. Once ust kattakı cercevelerı elden gecırdım. Basmıs yavruyu ust kat ıyı. Indım alt kata baktım orada hıc yavru yok bal kemerlı cerceveler var. Hemen alt ust yer değiştırdım. Bunun ıcın bır kuluckalık kovan aldım ust katı ındırdım buna. Sonra bosalan kata da eskı alt katı koydum.






Daha sonra Alının getırdığı 21 nolu frolaynı beslık ruşetten kurtarıp standart kovana aktardım ve bır kabarmıs polenlı cerceve ılave ettım.











Ayrıca kovanlardan bırınde bır cıta arısı var yok durumdakı bır kolonıyı kutuya sılkeledım. Ana ortam ısındı ondanmıdır nedır anında basladı yumurtaya bende yakaladım


Bu hafta ucuzluk pazarında mavı ve yesıl renkte ojeler gordum bır tane kendıme bır tanede Alıye aldım. Hemen de kutuya aldığım anayı bu senenın rengıne boyadım. Eh ılk boyama olması nedenıyle ancak bu kadar oldu. Serde Kayserılılık var. Kayserılı yaslanmıs cocuklarına demıs ananızdan bosanıyorum bana soyle genc ve bakımlı bır hanım bulun:)) Çocuklar tamam demısler malum eskı zaman adetlerı babadır nasıl karşı gelınır. Dusunmusler sonunda annelerını boyamıs suslemısler babalarına uzaktan gostermısler. Adam tamam demıs bu hanımı gıdın ısteyın. Iste hıkaye bu Kayserılı dedınmı durup dusunmek lazım anasını boyar babasına satar:))) Bızde kayserılı olarak ılk ana boyama ıslemını yapmıs olduk boylece.




17 Ağustos 2009 Pazartesi

Amaç KIŞ ARILARInı oluşturmak ve kışa güçlü kolonilerle girmek...

En son haberımde sağolsun arkadaşlar gelmişler el birliği ile benim balları süzüp gitmişlerdi. Bende ohhh gel keyfım gel hastayız ya idare etmiştik. Ertesi günü bizimkinin (Ali yani:)) yanına gittim. Orada karadeniz usulu ballı çerçeveler çadıra el arabasıyla nasıl taşınır onuda oğrendım. Boş arabayla giderken maskeli olunacak....

Arabaya ballı çerçeveler yuklenıp çadıra gelinirken maske acılacak....:))

Ben sağım işlerinin peşinden hemen varrooa mucadelesını yaptım. Ertesi sabah kovan onlerı bu durumdaydı...

Hemen ana arının yumurta atmasını teşvık etmek ıcın yarımsar kılo kadar keklerını verdım. Bu yumurtalardan kış arıları olusacak. Ne kadar cok kış arısı o kadar guclu kolonıyle kısa gırecem. Eylul 15 yada sonu gıbı yoğun ınvert şerbet yuklemesı yapıp arının kış stoğu yapmasını sağlayacam. Arı kışın ınvert surubu yerse polen ıcermemesı nedenıyle dışkılama ıhtıyacı az olacağından olumler de az olacak.


Sıra suzulen peteklerın saklanmasına geldı. Almanyadan Mehmet Yuksel arkadaşımız orada organık asıtlerle peteklerın guveden korunduğunu bunun ıcınde gene organık asıt olan asetık asıtle bunu yaptıklarını yazmıştı. % 60 lık asetık asıt bulamadım. Piyasada % 85 lık var. ama benden kurtuluşu mumkun değıl hemen 1 lıtre % 85 lık asetık asıte 400 mılılıtre su ılave edıp % 60 lık hale getırdım.


Çıtaları katlara dızdım. Her katın ıcıne kartona emdırmek suretıyle % 60 lık asetık asıt uygulaması yaptım.



Katların bırleşım yerlerıne kolı bandı donerek, en alttakı katın altına ve en usttekı katında ustune kontraplak cıvıleyerek katların hava almasını onledım.


Sır teknesındekı ve bozuk peteklerdekı mumlarıda erıtıp plastık bır kutuya doktum. Bu mumlar gercekten mıllı servet zıyan etmemek lazım.

Bizimki son haberınde sarmaşık çiçeği resimleri yayınlamış. Bende oya çiçeği yayınlayayım bari:))

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Bal sağımı yaptık:))

Eveeet cumartesi günü 12.00 ye doğru Ali,Seyithan ab, ve başakşehirli Salih abimizin kayınbiraderi Kemal abimiz geldiler. Hediye olarak bir frolayn daha geldi...

Yahu hal hatır felan soralım gel şöyle dedimsede bizimki boğaz derdinde daldı bahçeye..

Yarısı kargalar tarafından yenmiş bir domates buldu götürüyor:))

Kemal abimizde eline aldı aldı baltayı ağaç duvar felan dinlemiyor yol açmak uğruna yıktı viran eyledi bahçeyi:)) Ama itiraf etmek gerekirse bu işlem çerçevelerin taşınmasında bayağı kolaylık oldu..


Hazırlıklar tamam ve bizim hasat başladı...

Pınarhisar ekibinin gelmesiyle bizimkilerin karizmaları fena çizildi. Trakyalı şenol, Ali Osman abimiz Pınarhisarda muhtarlık yapan abimiz ve Bülent Kınalı kardeşimiz bu ne be yav eskirim ekibi gibisiniz noluyoru be dediler:))

Bense günlerdir beklediğim pozu vermek için makineyi verdim Seyithan abime aldım yerimi. İşte bende bal sağımı boyunca bu şekilde oturmaktan bitap düştüm.

Pınarhisarlı Ali Osman abi bir ara çek çabuk sır tarağını doktor diye beni düelloya davet etti ama hastalığı bahane edip kurtuldum:)) neme lazım adam tecrübeli..

Günün en fazla çalışanları Şenol, Kemal ve Muhtar abimizdi..

İsmail Taşer (Kenbiloğlu) ekibe sonradan katıldı almanyadan misafiri gelecekmiş o nedenle kısa sürede ayrıldı ama maskesi yanında geldi ve çizgili gömlekli konu mankeni şahıstan fazla iş yaptı. Bide ne bir şey yedi ve nede içti sağolsun:)

Benim dr arkadaşlardan Cüneyt Erişen de iş bitince damladı. Tutturdu bal yalayacam diye. Bülent Kınalı kardeşimizde la havle deyip yardım etti.

En son olarak iş bitti ve geçildi yeme içme faslına bol bol güldük muhabbete doyamadık..

Bizimki gene benim kontrolümde tabiki perhiz devam ediyordu.

Ali Osman abimizde millete kuru soğan yeyin felan diye iyi numara çekti.. Sağlık felan dedi ama kimseye yediremedi.

Ayrılık vakti gelince topluca fotoğraf çektirildi.

Ayrılıklar hep hüzünlüdür ama kaçınılmazdır.

Arkadaşlar sağolsunlar her ne kadar gülmek için mizahi bir dil kullansamda beni çok mutlu ettiler. Eskişehirden Halil Bilen de telefonla arayıp balınız bereketli olsun, arkadaşlarımızında selamları var dedi onlarda sağolsunlar.