30 Ocak 2009 Cuma

Ohh be bu sene çıtalar benden korksun....

Geçen sene çıta çakarken çıtanın gönyede çakılması için bayağı uğraştım. Bunu haber yapmamıştım ama Erzincalı arıcı Vecdi abimiz halimi görmüş olmalıki bana aşağıda resmi olan aparatı yollamış.



Aparat bence güzel düşünülmüş. Hem standart çıta, hemde kısa ballık çıtası çakabilmek için gözler hazırlanmış.


Bu aparatta çıta çakarken gönyeden kaçık olması söz konusu olamaz. Önce aparatın gözlerine yanak çıtalarını yerleştirip üst çıtayı çakıyorsunuz daha sonra yerinden çıkarıp dışarıda alt çıtayı monte ediyorsunuz. Aparatın orta kısmında çivi vs. malzemelerin konabileceği bir göz de bulunmakta. Ayrıca tel makarasının takılabileceği bir metal bölümde aparatın tamamlayıcı aksesuarı olarak yerini almış.
Bu aparatı bana gönderen Vecdi abiye bir kez daha teşekkürler. Dizaynını ve üretimini yapan Kemal Taş isimli marangoz abimizede ayrıca teşekkürler.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Hafta sonu gemiye polen yağdı....

Bu cumartesi İstanbulda hava güzeldi. Balkondaki gemiyi şöyle gündüz gözüyle inceledim. Başlıkta dediğim gibi adeta polen yağıyor.



Daha önceki günlerde de polen gelişini görmüştüm ama bu defa ikili üçlü sortiler oluyor, uçuş tahtası trafiği adeta karışıyor. Nerden bulmuşlarsa bu kırmızı poleni doldurup doldurup geliyorlar. Öyle yumulmuşlarki ağızları yüzleri kıpkırmızı polene bulanmışlar.





Bunlar sanki biliyorlar havanın hep böyle gitmeyeceğini o nedenle her yerleri polen dolu olarak geliyorlar. Bu alttaki görgüsüz de bacakları yetmemiş ağzında da getirmiş. Demekki sadece insan oğlunun değil hayvan oğlunun da gözü doymuyormuş.

Altta gördüğünüz gibi giriş deliğinde trafik sıkıştı. Yarından sonra hava soğuyacak ya depoları sağlamlamaları lazım tabi. Çalışın be polen sizden bal bizden yürüyün be kim tutar sizi....:)



25 Ocak 2009 Pazar

Erzincan Karakovan Geldi...

Bu gün Erzincanlı Vecdi Küçükyılmaz abimiz bize karakovan gönderdi. Bulgurludan gittim onları aldım. Sağolsun bir sürü zahmete girmiş. Bu arada Ali Türkü aradım dedim senin kovanda bende nasıl alacaksın. Abi dedi biliyosun ben hesapsız kasap misali malzeme sıkıntısı yasıyorum. Sana zahmet Sultanbeylıye uğra 5-10 tana tahta acele lazım. Töbe töbe ya sabır dıyerek yolu tuttuk Sultanbeylıde hurdacı arabada ne kadar boş yer varsa doldurdu. Meğer bizimki ben gıtmeden aramıs adamı ayarlamıs. Gebzeye vardığımda beni kapıda Hacı abi karşıladı. Hoş gelmişsin diyerek:)

Bakmayın böyle güldüğüne bırazdan kopacak fırtınanın sessizliği bu görüntü. Kulağıma eğildi bu gün bir belediyeci dövecem ama bana yardım et ne olur. Yapma etme dediysem de benimde içimden bu fırsat kacmaz geçiyor:)


İşte Vecdi abinin yolladığı karakovan. Gerçekten çok güzel işçilikle yapılmış. Her iki tarafında kapak mevcut bir sene bir yönden diğer sene öbür yönden çalıştırılacak böylece de içindeki peteklerin her sene yenilenmesi sağlanmış olacak. Bu sene ıcıne en guzel arılarımdan bırını aktaracam arılıkta baş köşe onun. Ama kovana bakarkende hacı abıyle plan yapıldı. Sadece uygun zamanı beklıyoruz:)


Ben alıye seslendım şu karakovanın ıcıne bak ne enteresan felan derken bizimki tongaya bastı ve kafasını uzattı. Aslanım hacı abı kartal gibi üzerine kapandı. Yaşından beklenmeyen bir çeviklikle
Alinin kafasını soktu karakovana. Bir taraftan söyleniyor nedır senden cektığım be dıyerek. Adamcağız meğer ne kadar dolmuş taşmış. Ben görüntüye daha fazla dayanamadım arkamı döndüm. Sesler bağırtılar kesıldığınde baktım Alıyı kovana sığdırmıs. Kapaklar kapalı. Cemil ustada ne olacak alın goturun bunu bırakmayın burda dedı. Kovanla bırlıkte evıne bıraktık. Yenge Alinin bu şekli çok ıyı olmuş allah razı olsun dedı. Bunu artık ınvert şurupla beslerım dedı. Bakalım ne yapacak bizimki. Petek örsünde bu kış günü görün:)

Bu arada Vecdi abi anladığım kadarıyla benim gecen sene çıtaya tel takarken ve çakarkenki halime acımış olacakki bana birde çıta çakma aparatı yollamış. Gerçekten çok ıyı duzenlenmış bir aparat. Bu sene çıtalar benden korksun. Bu gün bu arılarla uğraşmasam bunca dostluğu nasıl kazanırdım diye düşündüm. İyiki arılarla ilgileniyorum. Yarında Pınarhisara Aliosman Çalıkın karakovanı yollayacağım.

Karakovan ve aparatı yapan marangoz ustamızda kaşesini basmış kovanlara yayınlamak lazım dedim kendimce olurya isteyen olur.


24 Ocak 2009 Cumartesi

Plastik ana gözü....

Geçen seneki yaptığım ana üretme çalışmalarında edindiğim tecrübelerim bana şunları öğretti. Bal mumundan yapılan ana gözleri besleyici kolonilere verilmek üzere çıtalara monte edilirken ve kapanmış memeler alınırken problem yaratıyordu. Eğer saklama ortamları sıcaksa deforme oluyorlardı. Tüm bunlara karşın kısa süreliğine elime geçen jenter aletinin plastik memeleride oldukca kullanışlıydı. Bu nedenle plastik ana memesi yapmaya karar verdim. Bunun için bir tahtaya 11 mm capında ve 10 mm derinlikte matkapla bir delik açtım. El feneri ampulunun cam kısmının da 9 mm çapında olduğunu gördüm.Fener ampulunun cam kısmının yüzeyi parlak olacağı için de bu tam aradığım malzemeydi. Bu iki malzemeyi kalıp olarak kullandım. İlk önce tahtayı ıslattım ama deliğin içinde su kalmamasına özen gösterdim.





Daha sonra sıcak plastik yapıştırıcısı ile deliği erimiş plastikle doldurdum.




Ampulude suya batırdım ve hızlı bir şekilde çıkartıp delikteki erimiş haldeki plastiğin içine bastırdım ve soğumasını bekledim. Bu arada çok önemli bir noktayı belirteyimki bu sıcak erimiş plastik tahminen 120-150 derece civarındadır. Ele teması halinde ciddi ve derin yanıklara neden olur. Bu nedenle denemek isteyen arkadaşların dikkatli olmaları çok önemlidir.



Kalıbı çeşme suyunun altında iyice soğuttum. Katılaşan palstiği delikten çıkarmadan önce maket bıçağı ile fazlalıkları traşladım.



Aşağıda çıkan memeyi görüyorsunuz. Her ne kadar acemilik ürünleri de olsalar fena olmadılar. En önemli kısım olan iç yüzeyin pürüzsüz ve parlak olması oldu. Kenar kesimleri hatalı olsada işe yarayacak ve defalarca kullanılacak malzemeler elde ettim.



Şimdilik 3 tane ile yetindim. Bunları çıtaya takmak için kullanılacak malzemelere de sıcak plastik ile yapıştırmak mümkün olacak onların üzerinde daha sonra çalışacağım ve daha mükemmel sonuçlar alacağımı düşünüyorum. Tahta ve ampul yerine metal kalıplar kullanmayı da düşünüyorum bakalım onlarda nasıl sonuçlar alacağım göreceğiz. Zaman içinde yaptıklarımı paylaşırım.



Çok önemli bir dip not olarak şunuda belirteyimki bu plastik ana memelerinin Arı Bakanlığından patenti alınmıştır. Bu yöntem ve malzeme kullanılarak üretilen memeler "MUHTEŞEM ANA GÖZÜ" adıyla üretilebilir ve kullanılabilir.

21 Ocak 2009 Çarşamba

Kutularda Bal Durumu.....

Bu sene kutularda kışlattığım üç ana arı var. Bunlardan biri gemide, diğerleri çalıştığım iş yerinin bahçesinde bulunuyor. Bahçede konuşlandırdığım kutular ahşaptan kendi yaptığım kutular. Bunlardan birini de dıştan 0,5 cm poliüretan köpükle kapladım. Buradaki amacım kışlama süreçlerini kıyaslamaktı.

Bu gün sabah bahçedeki kutuları kontrol ettim. Poliüretan kaplı olan kutuda bal stoğu diğerlerine göre çok iyi.




Çerçeve üstlerinde bal kemeri net olarak görülüyor. Arılar sırlı balın altında salkıma geçmişler.




Poliüretan kaplı olmayan kutuda ise diğerine göre çok daha iyi beslememe rağmen çerçeve üstlerinde bal kemeri oluşmadı.









Bal kemeri oluşmaması durumu gemide de söz konusu. Şimdi aklıma şu soru geliyor. Poliüretan kaplı olan kutudaki arı ıyı ızolasyon olduğu için ısınmak amaclı az bal tukettı ve bu nedenle stoğu iyi. Eğer bu doğru olsa gemide de aynı durumun olması söz konusu olacaktı. Çünkü geminin duvarları yer yer 5-6 cm kalınlıkta. Belkide bu durum ana arıların özelliğinden daha doğrusu eşleştiği erkeklerden kaynaklanıyor. Zira bunlar 37 nin kızları. Bakalım hele salimen bahara bir çıksınlar görelim ne olacak.

20 Ocak 2009 Salı

Saim Gürel abimiz ziyaretime geldi....

Bu akşam bir telefon; abi nerdesin ? Dedim Üsküdardayım telefondaki Saim Gürel. Hal hatır faslından sonra abi seni ziyarete gelecem dedi ne demek buyur gel dedik ve evin önünde buluştuk. Çıktık eve benim vaktimin büyük bölümünü geçirdiğim balkonda laf lafı açtı sohbet arıcılık üzerine bitermi konular. Benim makinanın inekliği üzerinde 5-6 ressimden en neti bu. Abi ne ikram edeyim sana dedim tutturdu ben tartar kreması isterim diye. Ya etme bu yenmez baklava börek felan ne vereyim dediysemde illede tartar kreması diye tutturdu. Olay sonradan anlaşıldı havalar güzel giderken arılara takviye bir besleme yapacakmış. Piyasada tartar kreması bulamamış. İnvert şurup verecem dedi. Misafire hayır denirmi kabul ettik gereğini yerine getirdik. Arada telefonu çaldı Oktay abi telefona Saim Güreli beklerken ben çıkınca kısa bir kem küm durumları yaşadı ama onlada kısa bir süre sohbet ettik.
Sohbet güzel giderken abi ayıptır koca adamsın milleti niye kandırıyosun GEMİ muhabbetleriyle demezmi. Abi dedim gemi balkonda hiç olurmu kandırmak bize yakışırmı felan demeye calısıyorum ama nafıle inanmıyor bırak abi balkonda gemimi olur felan diyor. Mecburen kalktık arka balkona geçtik gözüyle gördü inandı rahatladık. Şaka bir yana arıcılık böyle güzel dostluklara sebep olması nedeniyle gerçekten güzel bir uğraşı.



18 Ocak 2009 Pazar

Mehmet Yüksel Duymasın....

Benim her kış mevsimi marangozluk damarım kabarır. Bu sene Almanyadaki arıcı arkadaşımız Mehmet Yükselin kullandığı kovan tipinde bir kovanı deneme amaçlı olarak kullanacağım. Her ne kadar bu kovanlar için taşımalı arıcılığa uygun değil şeklinde sohbetlerle karşılaşsamda ben zaten sabit arıcılık yaptığımdan dolayı bu anlamda bir sorun yok. Ayrıca evimin terasında ikinci katın rüzgar alacak olması nedeniyle katlı kovanlar sorun yaratacak. Bu kovanların hoşuma giden diğer bir yönüde kuluçkalık ve ballığın yanyana olması dolayısıyla koloni kontrolu daha kolay olacak. Yada bana oyle gelıyor. Zira Mehmet Yükselde bu görüşüme fazla katılmıyor ama kuluçkalık kontrolu kat ındırme ve bindirme derdı olmayacağı için bence daha kolay olacak.


İşin en zor kısmı ortadaki bölme tahtasını tasarlamak. Zira yapıp gördükçe başka fikirler oluşuyor insanın aklında. Önce 2 cm lik tahtaya çıta oturma kanalı açtım üzerine yukardan aşağıya uzanan işçi arıların geçeceği kanalları el frezesi ile hazırladım ve ana arı ızgarasını monte ettim.Ana arı ızgarasının üzerinede kontraplak dönerek kapattım. Bu kontraplak aynı zamanda ballık kısmının çıta oturma kanalını oluşturdu. Bu kovan ilk deneme olduğu için bazı kusurları oldu ama napalım zamanla duzeltecez artık.







Şu ana kadar gelinen nokta bu. Bundan sonra bulduğum ilk fırsatta ballık kısmının giriş deliği ve taban tahtasının montajını yapacağım. Daha sonrada kapak kısmına sıra gelecek. Üst taraftaki en önemli konu ballık ve kuluçkalık üstünün mika ve straforla kapatılabilecek şekilde dizayn edilmesi. Bu sene 37 numarayı bu kovana aktaracağım nede olsa memleketlerinde teyzeleride bu tip bir kovanda bulunuyorlar.

15 Ocak 2009 Perşembe

Yazdan kalma bir gün...

Bu gün Silivride işim vardı. Öğlene doğru baktım hava sıcaklığı 17 derece. Arılara kalmış 30 km dururmuyum hiç.







































Görüntünün güzelliğine bakın . Hasret kalmışım yazdan beri oh be...





















Hemen giyersin maskeyi, yakarsın körüğü başladım sırayla açmaya. Genel durumlar iyi. Yaklaşık olarak 15 kovan açmışım hızımı alamadım tabi.




















Onlarda özlemişler çıta aralarından bakıştık. Ee nede olsa platonik aşk bizimki:)




















Fazla çıtalar bir kez daha alındı sıkıştırma yapıldı sarıldı sarmalandılar. Üst örtü bezi olarak daha önce gri izolasyon malzemesi kullandığımı söylemiştim. Hiç rutubete rastlamadım ben bu malzemeden çok memnunum.




















bazı kovanlarda bal miktarının az olduğu tespitini yaptım. Şimdi bizim usta; "arıcı oldunda tespitte yapıyon" diyecek ama desin Muhsin Doğaroğlunun stres sınırı lafını duyunca bunlara birer litre invert şurup takviyesi yaptım. Hava böyle bir gün daha devam etse çekerler hepsini zaten.
















En son evin terasına çıktım. Bizim ustanın kaybettiği kapak orda deyilmi gözlerime inanamadım:) Açtım hemen onuda durumları canavar gibi. Fazlalık boş bir çıtayı aldım bir litre şurup takviyeside onlara yaptım nede olsa bunlar çiçi arılar açlığa alışık değiller nolur nolmaz:)



















Baktım bir tanesi kapı önüne kadar geldi biraz sohbet ettik Almanyadaki teyzesine selam gönderdi:))

14 Ocak 2009 Çarşamba

Bu sene yazın arkadaşım Dr. Cüneyt Erişen görevi gereği gittiği Şilede içi boşalmış bir kütük bulduğunu söylemek gafletinde bulunmuştu. Yazdan bu yana tabir yerindeyse başının etini yedim. Sonunda bu hafta sonu kütüğü getirdi.













Kestane ağacı olduğunu tahmin ettiğimiz bu ağaç iki günde ve yaklaşık 4-5 saatlik bir çalışmayla kaba olarak temizlendi. Boru gibi çok düz olmaması nedeniyle duvarların fazla incelmemesine özen gösterildi.














Ağacın lifleri boyuna çalışıldığı için işlemek olukca kolay oldu. Burada iskarpela kullandım. Daha sonrada ucu kıvrık bir başka iskarpelayı rende olarak kullandım.

















Artık içi kaba ve peşinden ince zımpara ile temizlenecek. Önüne ve arkasına kapak takılacak. Bu kapakların her ikisi de açılabilir şekilde dizayn edilecek. Zira bu karakovanı her sene farklı yönden çalıştırmayı düşünüyorum. Buradaki amaç içindeki peteklerin sürekli olarak yenilenmesi.

12 Ocak 2009 Pazartesi

Arkadaş dediğin böyle olur.

Geçenlerde doğum günümü kutlamıştım hatırlarsınız. İş arkadaşım Dr. Cüneyt Erişen o günkü kısa arıcılık seminerimden :) etkilenmiş olacakki Şileden bakın bana ne getirdi.


Bu içi doğal olarak boşalmış bir kütük. Biraz içten rendelenmesi gerekecek çok güzel bir malzeme..



Seneye nisan ayında gelecek olan oğullardan birinin yeri hazır sayılır:)




11 Ocak 2009 Pazar

Trakyalı Şenol abiniz görmesin

Bu gun hava güneşliydi. Dururlarmı hiç gemi personeli baktım anında dışardalar. Dedim bak Trakyalı Şenol abiniz görmesin. Sonra ne geziyonuz mahalle.......... gibi der .






Eee ben kimim? meraklı arıcı. Hemen açtım geminin kapağını. Oooo salınıyorlar içerde sanki bahar geldi.. Demet te elde steteskop ses dinliyor.




Hemen çektim ayçiçek balını enjektöre. Toplandılar beleş balın başına. Bir ara çıktılar peşime düştüler. İllede el öpüp teşekkür edecekler. Zor kurtuldum ellerinden.