31 Mart 2010 Çarşamba

Kurs bize engel olamaz hazırlıklar son hız devam ediyor..

Geçtiğimiz hafta sonu Ereğliye gidememişdim. Bu gün hava 20 derecelerde görününce hava durumunda ver elini arılık. Bu arada hafta içi hazırlıkda yapıldı. 40 adet çıta delindi ve tellendi. Ayrıca taban tahtaları için iş yerinde 6 cm kalınlıkda tahtalar ele geçirildi. Haftaya sıra ona da gelecek. Onlarda arka koltukda arılığa ulaştılar.

İlk iş 20 adet çıtaya ham petek takıldı. Geçen sene dikine çekilen tellerden oldukça memnun kalmıştım. Kırılma sıfıra yakın oldu sağım sırasında. Ayrıca bir gün evvel hazırlanan 12 litre kadar İnvert şerbet de benimle birlikde arılığa geldiler.

İlk olarak Asım Kadıoğluyla beraber yumurtalı larvalı çerçeve verdiğimiz kovan açıldı ohoooo larvalara bakın yumurtaya bakın. (bakalım düşen olacakmı)

Buda benim geçen hafta larvalı yumurtalı çıta verdiğim bir başka anasız kovanın memesi. Kapanmış kerata. Bizimki daha ana üretecek biz başladık be anam:)

Aşağıda geçen hafta sırlarını açıp örtü bezi dışına verdiğim ballı ve bozuk çıtayı görüyorsunuz. Eferim be temizlemişler. Alınıp eritilecekler arasına gönderildi.

Geçen hafta bazı arkadaşlar karakovanlarıyla hava attıklarını sanıyorlardı. Sesiiz kalmıştık ama daha fazla dayanamadık buyruuuun.:=)

Keratalara özel bardak sistemimizle invert servisi yapıldı.

Ahhh ah be bu günün en zor durumu bu bizim Trabzon sırt numaralı safımız. Kontrole iyi başladık nerdeyse kata gelmiş hem tek tek çıtalara bakıyorum hemde kat atmayayım böleyim diye içimden geçiriyorum kiiiii:(

Bir adet memeeee:( dedim sen haaa bana haaa çektim sopayı böldüm. Göya bu sene arıları azalttık ya heee bak bir tane daha f1 imiz oldu mecburen:) ama buna yapacaklarımı bir bilseniz çocukluğumda apışıp kalırsınız derdik ne demekse işte öyle:)

27 Mart 2010 Cumartesi

Kurs verimli başladı:)

Bu hafta sonu "İş Yeri Hekimliği Sertifikası"nın yenilenmesi kursunu da başladım. Burada moralim çok bozulmadı. İlk ders hekimlerin hukukü sorumlulukları ve dersi anlatan sınıf arkadaşım Dr Nezih Varol.

Ders sırasında çaktırmadan çektiğim bir fotoğraf; herkes napalım abi kaderde kursa gelmekde varmış diyerek dinliyor:)
Ali Türk ve Saim Gürel bu gün Ferizlideler. Biliyorum ben yokum diye içleri kan ağlayarak kuru ekmek kemiriyorlardır. Bende öğlen yemekde kursun yöneticisi arkadaşa yıkıldım. Hoca sınıf arkadaşınız olunca torpil büyük oluyor:) Resimde sağ ön sıradaki arkadaş Akut un dr larından Feridun Çelikmen oda sınıf arkadaşım. Diğer arkadaşlar kurs yöneticisi arkadaşın tanıdıkları benim solumda Dr Nezih Varol eh işte böyle Ali ve Saim abi olmayınca içimiz kan ağladı ama napalım:=)


26 Mart 2010 Cuma

Kurs konusunda hızımı alamadım :)

Yusuf Şimşak kardeşim arıcılık kursuna katılmış. Yav beni geçmesi mümkünmü dedim ve bu hafta yeni bir kursa yazıldım. Avrupa birliği uyum yasaları doğrultusunda yapılan düzenlemelere ayak uydurmak için şimdide dört hafta sonu daha kursa katılıyorum. Yani işin kısası bu hafta arılarımın yanına gidemeyeceğim. Hazırlıklarımı geçen hafta yapmışdım. Artık hayırlısı..

Aşağıdaki filmi geçen hafta çektim. Solda arıları sürekli çalışan sağda ise arıları kapı önünde resmen yatan iki kovan görülüyor. Burada sağdaki kovan anasız bir kovan. Bahar günü ne yatarlarki çalışsalar ya diyeceksiniz. Ne diye çalışsınlar içerde bal ve polene ihtiyacı olan çocuk ve anamı varki çalışsınlar. Bu görüntüleri geçen hafta çektim. Oldukça ilginç bir tezat var ikisi arasında. Sağdakine yumurtalı larvalı çerçeve verdim.

23 Mart 2010 Salı

Yerimizde sayıyoruz ilerleme yok:)

Bu hafta cumartesi arılığa gider gitmez geçen hafta Asım abiyle anasız kalmış olduğunu görüp yumurtalı larvalı çıta verdiğimiz arıyı kontrol ettim. Memeler dikilmiş. Dedim güzel devam edin bakalım aslında bu memeleri bozup larva transferi yapacakdım ama daha erken diye düşündüm. Bu sene bütün kovanları karniol f1 lerle değiştirmek ve 4-5 tane saf elde etmek amacındayım. Bakacaz bakalım hayırlısı diyelim. Acayip procelerim var Ali Türk duymasın:)



Bizim meşhur balkon fakiride artık Ereğlide onuda pazar günü açtım. Bu arıya ben bir adet full sırlı ballı çıta vermişdim aşağıda gördüğünüz gibi 1 ay bile sürmedi göçertmeleri. Balkon fakiride normal kovana alındı ve iki hafta kadar yanlarına gidemeyeceğim düşünülerek bir adet kabarmış çerçeve ve bir adet temel petekli çerçeve ilave edildi.

Bu sene kabarmış peteklerimi asetik asit ile saklamışdım. Alttaki resimde görüldüğü üzere plastik kapakların içinde asit bırakıp kapatmışdım katları. İlk parti petek bu hafta açıldı kontrollerde sorun olmadığı görüldü.

Geçen sene iş yerimdeki kutu oğul vermiş ve bu oğul bir ruşette gelişimini sürdürmüştü. Hatta iş yerinde bakamamamdan dolayı da besleme kutusunun altına dalak atmış bende bunu kesip bir çıtaya iple takıp geri vermişdim. Bunu en dış tarafa vermek zorunda olunca (şekli zaten bozuktu) tam bize yakışan görüntüler elde ettik. Ali Türk diyecek şimdi "yerinde sayıyor bu adam hala aynı ilerleme yok" :(

Hemen bu petek sırları açılıp sıkıştırmanın dışına verildi ki arılar ballarını içeri taşısınlar. Bu arada unuttum söylemeyi bu ruşette standart kovana alındı. Kabarmış petek ilavesi yapıldı.



İş yerimdeki kutuyu da Ereğliye götürdüm. Pazar günü baktım napıyorlar üstte üç çıta kapalı yavru var. İki hafta yokum dedim sıkışır bu napacaz en iyisi böldüm inekleri:) Eski tarafa iki tane boş çıta ilavesi yaptım. Yeni yere bir kabarmış petekli çıta ve bir boş çıta verdim.

Bahçedeki tüm kovanlar elden geçti. Durumlarına göre kabarmış petekli ve/veya temel petekli çıta takviyeleri yapıldı ve birer litre invert şurup verildi.
Daha sonra terasa çıkılıp saf karniol kontrol edildi bir temel petek birde kabarmış petekli çıta ilavesi yapıldı.
Almanyadan gelen f1 karnıolumuzda nasibini aldı.

Mehmet Yüksel kovanında durumlar şimdilik iyi onada temel petek ilavesi yapılıp kapatıldı. Ballık kısmının açılması yakındır.

Bu sene terasda kışlamakda olan bizim depo kovan da kotrolden olumlu puan alarak geçmeyi başardı. Bu depo kovanı bilmem hatırlarmısınız iş yerimde ikisinin anası Ali tarafından alınınca üç adet kutu birleştirilmişdi 31 mart 2009 da. Zaman içinde gelişmiş ve oğulu önlemek amaçlı bölme bile yapmışdım ama engeleyememiştim o çıkan oğul bu gün 4-5 standart çıta arılı ve standart kovanda.O kutu işte bu; şu an iki katlı olarak fabrikada kışlatıp bu hafta ereğliye getirdiğim ve böldüğüm kutudur ve birde bu depo çıktı. Yav daha ne çıksın:)


19 Mart 2010 Cuma

Balkon fakiri transfer oldu...

Bizim balkon fakiri yaptığımız bakımları boşa çıkarmadı. Artık ruşetten kovana geçme zamanı geldi. Aylardır benim bir sürü gözlem yapmamı sağladı. Bu güne kadar bir şikayet olmadı ama bize yakışanda artık onu arılığa götürmek. Zira balkonda artık komşuları rahatsız edebilirler. Bu amaçlı olarak üst naylon örtü köşeden katlandı ve oraya tül bantlandı. Taşıma esnasında musluk önünden girecek havanın yeterli olmayacağı düşüncesiyle bu uygulamayı yaptım. Önce işyerimin bahçesine götürmeyi düşündüm ama sonra bu seneki planlarım gereği Ereğliye götürme kararı aldım.

Bu hafta arılıkda kovana aktarma işini de yapacağım.

14 Mart 2010 Pazar

Kızları verdik..:)

Bu cumartesi bizim kızlara talip olanlardan Yusuf Şimşak arkadaşımız beni ziyarete geldi. Malum böyle hayırlı işlere yalnız gidilmez yanında da Asım abimizi getirmiş. İlk iş başladılar arılığı gezmeye acaba hangisini verecek der gibi bakıyorlardı:)
Arkadaş kız evi naz evi derler ama böyle taliplere hiç naz yapılırmı buyrun beğendiğinizi alın:) dedim ve sarmaş dolaş olduk. Şaka bir yana arıcılık bu işte...
Arılar yeni kovanlara aktarıldı ve yerlerinde akşam olmasını bekliyorlar, bende bakıp bakıp ya vazgeçtim abi kovanlar kalsın siz gidin diyecem ama iki kişiler arkadaş yemedi tabii:)

Akşam nasıl olur Ali Türk telefonda yavan lavaj ekmek kemiriyom diyor:) bizde kesmişiz kuzuyu:) istemeye istemeye yedik. Mangal başında eşkiya tavuğu nasıl yapılır dersi de aldık..

Kızlar yeni yerlerine gittiler hayırlı uğurlu olsun bol bal versinler. Ertesi gün fazlaya çıkan çıta tipi şerbetlikleri alıp birde suluk yaptım bizimkilere. Bu hafta gözlemlerim oki çok su istiyorlar nerde bir su birikintisi görsem arılar başına üşüşmüşdü.

Suluğun üzerinide tahtayla kapadım ki güneş görüp yosun tutmasın.

Arılar yeni evlerine gittikten sonra muslukları kapatıp önce kovan altlarındaki otları temizledim. Daha sonrada kovanları bundan sonra duracakları yerlere taşıdım. Böyle kısa mesafeli taşımalarda tarlacıların eski yerlerine dönmemeleri için kovan girişlerinin şekli değiştiriliyor. Sabah çıkan tarlacı yav ne oldu bu musluk değişmiş diyor ve yeri yeniden hafızaya kaydediyor. Bu uygulamayı daha önce Mehmet Yüksel arkadaşımız paylaşmışdı ve bende sepet kovanın yerini değiştirirken çalı çırpıyla girişin şeklini değiştirerek bunu uygulamış ve başarılı olduğunu gözlemişdim. Ancak bir ayrıntıyı belirteyim ki kovanların taşınması akşam tüm arılar kovandayken yapılmalı ve muslukların şekli akşamdan değiştirilmelidir.

11 Mart 2010 Perşembe

Kovan altındaki ölü arı yığınları....

Geçen hafta çarşamba günü Erzincan dan Vecdi abimizin gönderdiği yerli cins, hibrit olmayan salatalık ve bamya tohumlarını dikmiştim. Saksı tabaklarına dikip suladıkdan sonra poşete koyup bir kenara bıraktığım tohumlar bir haftada yeşerdiler. Ben bunları çimlenene kadar üstlerini naylonla kapatıyorum çok etkili oluyor çimlenmeyi çabuklatırıyor. Salatalık fidelerinden başlayarak onları köpük bardaklara aktardım. Burada iyice palazlandıktan sonra bahçeye aktaracağım. Bunlar yerli cins yani kendi tohumumu kendim üreteceğim ve GDO olmayan ürünler. Bu bölümü inşallah Ali Türk duymaz:)

Geçenlerde arıcı arkadaşlardan biriyle msn de konuşurken kovanların altında arı ölüsü yığınlarının olduğunu söylüyordu. Bende bunların ömürlerini dolduran arılar olabileceğini söylemişdim. Karıncalar çalışmadıklarından bu görüntüler oluşuyor demişdim. Benim balkondaki fakirde bu aralar nüfusu değiştiriyor. Yerde gördüğünüz arı yığıntısı iki günde oluştu. Balkonuda benden başka temizleyen olmayınca böyle oluyor:) Şimdi bunların ömürlerini dolduran arılar olduğunu nasıl söyleyebiliyorum derseniz aşağıda filmde bu koloninin nufusuna bakın anlaşılacaktır.

Balkon fakirini açıp özlem giderirken bacağıma konan polen yüklü bu arı bayağı bir süre dinlendi. Bu arada tabi bizde işimize devam ettik.

Aşağıdaki film bu gün çekildi. Bu film balkon fakirinde işlerin tıkırında olduğunu söylüyor. Ben bu arıya bir adet sırlı ballı çıta vermişdim. Bundan başka uzunca bir süredir beslemede yapmıyorum. Ayrıca bir adette temel petek vermişdim. Amacım koloni yönetiminde arıların bal stoğu yerindeyse teşvik beslemesi yapılmadan neler olabileceğini görebilmekdi. Evet Almanyadaki Mehmet Yüksel arkadaşımız hep diyordu sonbahardan arıların bal stoklarını tamamlatın, baharda teşvik beslemesi yapmanıza gerek yok arı kışa güçlü girerse bahara güçlü çıkar. İşte bu filmde bunun kanıtı. Arının son çıtasını çekmedim ama ondada full yavru vardı. Yavru durumunu görüyorsunuz bu arıyı bu hafta sonu Ereğliye götüreceğim zira balkonda işler zorlaşacak bu yavrular çıkınca. Şimdi gelelim bunu niye böyle söylediğime yani Mehmet kardeşimizin bu bilgileri bizimle paylaştığı konusuna; bazı arkadaşlarımız Almanyadaki arkadaşımızın paylaşımları sayesinde duydukları ve öğrendikleri bazı bilgileri 30 sene önce bazı kitaplarda yazılmış olduğu şeklinde aktarmaktalar onların kulaklarını çınlatmak için.

10 Mart 2010 Çarşamba

İnanılmaz olan gerçekleşdi ve ben sertifika aldım:)

Geçtiğimiz iki hafta içinde İstanbul Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen Aile Hekimliği birinci aşama uyum eğitimine katıldım. Adamlara helal olsun beni bile eğittiler:) Kursda ilk ve son değerlendirme sınavları vardı. Meğer her iki sınavdada sorular aynıymış ama ben bana yakışanı yerine getirdim ve ilk sınavda doğru cevapladığım soruyu son sınavda yanlış cevapladım:))) ama tüm çabalarıma rağmen adamlar beni başarılı ilan edip sertifika verdiler. Ali Türk belki utanır sıkılır diye düşünüyorum ama pekde ümitli değilim...:))))


8 Mart 2010 Pazartesi

Şefik Arvas..........

Başlıkda adı geçen arkadaşla bu gün Ümraniyede bir hipermarketi gezerken karşılaşdım. Yaklaşarak Dr. Muhteşem bey değilmi diye sordu...Dedim evet ...abi dedi ben Şefik Arvas önce hatırlayamadım ama sonra oksalik asit aleti deyince ve kendisinin buhar makinasını bu yönde değiştirdiğini yazmasından bahsedince tabiki hatırladım. Kendisi Alemdağda hobi arıcılığı yapıyormuş. Ayak üstü kısa bir sohbet yapdık. Bana Ocak ayının ikinci haberine aşağıdaki yorumu atmışdı. Bende dalga geçen biri var diye hiçde hoş olmayan bir şekilde kendisine cevap yazmışdım. O kadar fazla sahte yorum alıyorumki artık bu konuda paranoyaklaşdım desem yeridir. O yazdığım cevabı biri bana yazsa onu görsem yanına gitmezdim ve kendimi tanıtmazdım diye düşünüyorum. Bu nedenle hoşgörüsü oldukca fazla olan bu arkadaşımızdan burada ÖZÜR DİLİYORUM..! eee kader işde; hiç ummadığın yerde, ummadığın birinden ve senden yaşça küçük birinden böyle hayat dersleri alabiliyor insan. Arkadaşımızın yorumunu aşağıda tekrar yayınlıyorum.


İşaret ettiğiniz bir noktada haklısınız, oksalik asitin kaynama derecesi 180 derece, yani suyunkinden yüksek. Ancak size aletin resmini yollama imkanım olmadığından veya detaylı açıklama yapmadığımdan haklı olarak bendeki aletin suyu 100 derece civarına ısıttığını tahmin ettiğinizden spray uygulama benzeri olduğunu düşünmüşsünüz. Daha iyi anlatabilmek adına ,kısaca makina içine konulan suyu yaklaşık 220 derecelere ısıtarak basınçlı buhar elde ediyor. bildiğimiz düdüklü tencere mantığı yani. Makina da araba çakmağı ile dahi çalışabilen basit, ufak bir el aleti.Sonra aynı bir tabanca tetiği gibi tasarlanmış düzeneğin tetiğini çektiğinizde ince ve uzun ucundan basınçlı buhar çıkıyor. Oksaliğin erime noktası 180 derece. dolayısıyla kovanın içine basınçla gönderdiğimiz şey su buharı + oksalik buharı. Bence benim uygulamamın riski başka, yaparken de korkmuştum açıkçası, keza bu sıcaklıkda buharı kovana giriş deliğinden sıktığımda acaba arıları haşlama yaparmıyım diye düşündüm. Dün kovanı açtım, dip tahtasında total 9 ölü arı var. Bunlar da buhardan mı, ecelden mi öldü bilemiyoruz ama 8 çerçeveli arıda 9 tane ölü tamamen buhar kaynaklı da olsa büyük zarar değil bence. Asıl önemli nokta şu,buhar yaptığım kovanın Dip tahtasına yapışkanlı kağıt sermiştim, eylülde 2 defa perizin, ekimde 2 defa formik, arkasından da askılı şeritli malum ilaçtan kullanmama rağmen buhar oksalik uygulamada düşen varroa 59 adet! bu rakam bana çok geldi, çünkü varroa ile ciddi ciddi mücadele etmeye çalışmıştım. dün buhar uygulamadığım 3 kovana karşılaştırma için bildiğimiz şekerli sulu oksaliği klasik yöntemle uyguladım. 3 kovanda da dökülen varroa sayısı 10 adetten az.bu kovanlar da geçen dönemde aynı şekilde ilaçlanmışlardı. Galiba buhar uygulaması buhar kovanın her noktasına dağıldığından çok daha etkili oluyor. Umarım bu deneme faydalı olmuştur. Ben en azından zihin jimnastiği yapmış olmaktan, yeni bir şey denemiş olmaktan ve sizlerle paylaşmaktan çok mutluyum.Çalışmalarınızda başarılar, selamlar. Şefik

5 Mart 2010 Cuma

Beni eğitiyorlar:).....

Dünden beri aile hekimliği kursuna gidiyorum. Allah sonumu hayreylesin. İstanbulda da aile hekimliği uygulaması başlıyor yakında. Zaten 15 milyon nufuslu şehirde bu iş başladı demek tüm ülkede başladı demektir. Tanışma bölümünde 2009 mezunu doktorlarda vardı. Anlayacağınız fosilleşmişiz:) Düşünsenize benim mezun olduğum 1984 yılında doğmamış olanlarla aynı kursdayım:) Ama insan onlarla beraberken gençleşiyor yani gençlik güzel be kardeşim.

Arkadaşlar gerçekten çok güzel organize etmişler. Çay, kurabiye ikramı öğlen yemeği çok güzeldi. Dökümanlar masaların üzerinde ve isimliklerimizin arkasında bizleri beklıyordu. En fazla üzüldüğüm nokta; yıllarca eğitmenlik yaptım okulumuza gelen lise ikinci sınıf öğrencilerine yemek dahi verememişdik. 14-15 yaşlarında çocuklar yöneticilerin basiretsizliğinden dolayı aç kalıyordu. Benim gibi ekonomik özgürlüğü olan bu insanlara düzenlenen eğitimin olanaklarını görünce de üzülmemek elde değil işte. Ya iyiki emekli olmuşum dediğim günlerden birini daha yaşadım anlayacağınız.

Eğitmenle katılımcıların aynı meslekden ve aynı eğitim düzeyine sahip olduğu bu tür kurslar eğitmenler açısından zordur. Hele birde zorla eğitime gelenler (kamuda çalışanlar) le çalışmak oldukca zordur. Bu nedenle eğitmenleride kutlamak lazım derslerine çok güzel çalışmışlar...




3 Mart 2010 Çarşamba

Faremi girmiş ne:)

Bu hafta sonu musluk yukseklıklerı 2 cm olan kovanlardan birini açtım o ne....Sanki Ali Türk kovan düzenlemesi yapmış.:) Her şey parça pinçik..

Straforu bile kemirmiş.


Çuvaldan ne istedin be adam mı hanımmı neyse işte..


Terbiyesiz herif yemiş içmiş bide temiz bıraksaymış bari:) her yeri ... götürüyodu:)






Yav arkadaş ben larva transferi yaparken sıcak maket bıçağı ile bile peteği böyle ince kesememişdim. Helal olsun sana:))


Evet giriş deliği yukseklığı 2 cm olan kovanlardan birinde fare kardeş böyle hasar oluşturmuş. Aslında biliyordum kışın bu inekler bunu yapıyorlarmış özellikle Mehmet Yüksel uyarmışdı bloğunda ama bir musibet bin nasihattan evladır sözünü hatırladık böylece.. Ben sadece deliğin uzunluğunu kısaltmışdım savunmayı düşünerek. Ama yükseklikde kışın arı salkımdayken işte bu yaratıklar için gerekli bu sene atladık.




Pazartesi günü iş yerindeki kutuya ınvert takvıyesı yaptım.




Ali Türk kulakların çınladımı bilmem ama temel peteğe bak be yaw:)


Diğer tarafada yavru... acelen ne be:=)


Bu kutuya bır süre sonra ucuncu katımı atsam yoksaaa .....eveeeet fena fıkır değillll:) ilave oda yapacam evet evet...