Geçtiğimiz hafta sonu Ereğliye gidememişdim. Bu gün hava 20 derecelerde görününce hava durumunda ver elini arılık. Bu arada hafta içi hazırlıkda yapıldı. 40 adet çıta delindi ve tellendi. Ayrıca taban tahtaları için iş yerinde 6 cm kalınlıkda tahtalar ele geçirildi. Haftaya sıra ona da gelecek. Onlarda arka koltukda arılığa ulaştılar. İlk iş 20 adet çıtaya ham petek takıldı. Geçen sene dikine çekilen tellerden oldukça memnun kalmıştım. Kırılma sıfıra yakın oldu sağım sırasında. Ayrıca bir gün evvel hazırlanan 12 litre kadar İnvert şerbet de benimle birlikde arılığa geldiler.
31 Mart 2010 Çarşamba
Kurs bize engel olamaz hazırlıklar son hız devam ediyor..
27 Mart 2010 Cumartesi
Kurs verimli başladı:)


26 Mart 2010 Cuma
Kurs konusunda hızımı alamadım :)
Yusuf Şimşak kardeşim arıcılık kursuna katılmış. Yav beni geçmesi mümkünmü dedim ve bu hafta yeni bir kursa yazıldım. Avrupa birliği uyum yasaları doğrultusunda yapılan düzenlemelere ayak uydurmak için şimdide dört hafta sonu daha kursa katılıyorum. Yani işin kısası bu hafta arılarımın yanına gidemeyeceğim. Hazırlıklarımı geçen hafta yapmışdım. Artık hayırlısı..
Aşağıdaki filmi geçen hafta çektim. Solda arıları sürekli çalışan sağda ise arıları kapı önünde resmen yatan iki kovan görülüyor. Burada sağdaki kovan anasız bir kovan. Bahar günü ne yatarlarki çalışsalar ya diyeceksiniz. Ne diye çalışsınlar içerde bal ve polene ihtiyacı olan çocuk ve anamı varki çalışsınlar. Bu görüntüleri geçen hafta çektim. Oldukça ilginç bir tezat var ikisi arasında. Sağdakine yumurtalı larvalı çerçeve verdim.
23 Mart 2010 Salı
Yerimizde sayıyoruz ilerleme yok:)
19 Mart 2010 Cuma
Balkon fakiri transfer oldu...
Bizim balkon fakiri yaptığımız bakımları boşa çıkarmadı. Artık ruşetten kovana geçme zamanı geldi. Aylardır benim bir sürü gözlem yapmamı sağladı. Bu güne kadar bir şikayet olmadı ama bize yakışanda artık onu arılığa götürmek. Zira balkonda artık komşuları rahatsız edebilirler. Bu amaçlı olarak üst naylon örtü köşeden katlandı ve oraya tül bantlandı. Taşıma esnasında musluk önünden girecek havanın yeterli olmayacağı düşüncesiyle bu uygulamayı yaptım. Önce işyerimin bahçesine götürmeyi düşündüm ama sonra bu seneki planlarım gereği Ereğliye götürme kararı aldım.
Bu hafta arılıkda kovana aktarma işini de yapacağım.
14 Mart 2010 Pazar
Kızları verdik..:)
Arılar yeni evlerine gittikten sonra muslukları kapatıp önce kovan altlarındaki otları temizledim. Daha sonrada kovanları bundan sonra duracakları yerlere taşıdım. Böyle kısa mesafeli taşımalarda tarlacıların eski yerlerine dönmemeleri için kovan girişlerinin şekli değiştiriliyor. Sabah çıkan tarlacı yav ne oldu bu musluk değişmiş diyor ve yeri yeniden hafızaya kaydediyor. Bu uygulamayı daha önce Mehmet Yüksel arkadaşımız paylaşmışdı ve bende sepet kovanın yerini değiştirirken çalı çırpıyla girişin şeklini değiştirerek bunu uygulamış ve başarılı olduğunu gözlemişdim. Ancak bir ayrıntıyı belirteyim ki kovanların taşınması akşam tüm arılar kovandayken yapılmalı ve muslukların şekli akşamdan değiştirilmelidir.
11 Mart 2010 Perşembe
Kovan altındaki ölü arı yığınları....
Geçen hafta çarşamba günü Erzincan dan Vecdi abimizin gönderdiği yerli cins, hibrit olmayan salatalık ve bamya tohumlarını dikmiştim. Saksı tabaklarına dikip suladıkdan sonra poşete koyup bir kenara bıraktığım tohumlar bir haftada yeşerdiler. Ben bunları çimlenene kadar üstlerini naylonla kapatıyorum çok etkili oluyor çimlenmeyi çabuklatırıyor. Salatalık fidelerinden başlayarak onları köpük bardaklara aktardım. Burada iyice palazlandıktan sonra bahçeye aktaracağım. Bunlar yerli cins yani kendi tohumumu kendim üreteceğim ve GDO olmayan ürünler. Bu bölümü inşallah Ali Türk duymaz:)
10 Mart 2010 Çarşamba
İnanılmaz olan gerçekleşdi ve ben sertifika aldım:)
Geçtiğimiz iki hafta içinde İstanbul Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen Aile Hekimliği birinci aşama uyum eğitimine katıldım. Adamlara helal olsun beni bile eğittiler:) Kursda ilk ve son değerlendirme sınavları vardı. Meğer her iki sınavdada sorular aynıymış ama ben bana yakışanı yerine getirdim ve ilk sınavda doğru cevapladığım soruyu son sınavda yanlış cevapladım:))) ama tüm çabalarıma rağmen adamlar beni başarılı ilan edip sertifika verdiler. Ali Türk belki utanır sıkılır diye düşünüyorum ama pekde ümitli değilim...:))))
8 Mart 2010 Pazartesi
Şefik Arvas..........
Başlıkda adı geçen arkadaşla bu gün Ümraniyede bir hipermarketi gezerken karşılaşdım. Yaklaşarak Dr. Muhteşem bey değilmi diye sordu...Dedim evet ...abi dedi ben Şefik Arvas önce hatırlayamadım ama sonra oksalik asit aleti deyince ve kendisinin buhar makinasını bu yönde değiştirdiğini yazmasından bahsedince tabiki hatırladım. Kendisi Alemdağda hobi arıcılığı yapıyormuş. Ayak üstü kısa bir sohbet yapdık. Bana Ocak ayının ikinci haberine aşağıdaki yorumu atmışdı. Bende dalga geçen biri var diye hiçde hoş olmayan bir şekilde kendisine cevap yazmışdım. O kadar fazla sahte yorum alıyorumki artık bu konuda paranoyaklaşdım desem yeridir. O yazdığım cevabı biri bana yazsa onu görsem yanına gitmezdim ve kendimi tanıtmazdım diye düşünüyorum. Bu nedenle hoşgörüsü oldukca fazla olan bu arkadaşımızdan burada ÖZÜR DİLİYORUM..! eee kader işde; hiç ummadığın yerde, ummadığın birinden ve senden yaşça küçük birinden böyle hayat dersleri alabiliyor insan. Arkadaşımızın yorumunu aşağıda tekrar yayınlıyorum.
İşaret ettiğiniz bir noktada haklısınız, oksalik asitin kaynama derecesi 180 derece, yani suyunkinden yüksek. Ancak size aletin resmini yollama imkanım olmadığından veya detaylı açıklama yapmadığımdan haklı olarak bendeki aletin suyu 100 derece civarına ısıttığını tahmin ettiğinizden spray uygulama benzeri olduğunu düşünmüşsünüz. Daha iyi anlatabilmek adına ,kısaca makina içine konulan suyu yaklaşık 220 derecelere ısıtarak basınçlı buhar elde ediyor. bildiğimiz düdüklü tencere mantığı yani. Makina da araba çakmağı ile dahi çalışabilen basit, ufak bir el aleti.Sonra aynı bir tabanca tetiği gibi tasarlanmış düzeneğin tetiğini çektiğinizde ince ve uzun ucundan basınçlı buhar çıkıyor. Oksaliğin erime noktası 180 derece. dolayısıyla kovanın içine basınçla gönderdiğimiz şey su buharı + oksalik buharı. Bence benim uygulamamın riski başka, yaparken de korkmuştum açıkçası, keza bu sıcaklıkda buharı kovana giriş deliğinden sıktığımda acaba arıları haşlama yaparmıyım diye düşündüm. Dün kovanı açtım, dip tahtasında total 9 ölü arı var. Bunlar da buhardan mı, ecelden mi öldü bilemiyoruz ama 8 çerçeveli arıda 9 tane ölü tamamen buhar kaynaklı da olsa büyük zarar değil bence. Asıl önemli nokta şu,buhar yaptığım kovanın Dip tahtasına yapışkanlı kağıt sermiştim, eylülde 2 defa perizin, ekimde 2 defa formik, arkasından da askılı şeritli malum ilaçtan kullanmama rağmen buhar oksalik uygulamada düşen varroa 59 adet! bu rakam bana çok geldi, çünkü varroa ile ciddi ciddi mücadele etmeye çalışmıştım. dün buhar uygulamadığım 3 kovana karşılaştırma için bildiğimiz şekerli sulu oksaliği klasik yöntemle uyguladım. 3 kovanda da dökülen varroa sayısı 10 adetten az.bu kovanlar da geçen dönemde aynı şekilde ilaçlanmışlardı. Galiba buhar uygulaması buhar kovanın her noktasına dağıldığından çok daha etkili oluyor. Umarım bu deneme faydalı olmuştur. Ben en azından zihin jimnastiği yapmış olmaktan, yeni bir şey denemiş olmaktan ve sizlerle paylaşmaktan çok mutluyum.Çalışmalarınızda başarılar, selamlar. Şefik
5 Mart 2010 Cuma
Beni eğitiyorlar:).....


3 Mart 2010 Çarşamba
Faremi girmiş ne:)




Yav arkadaş ben larva transferi yaparken sıcak maket bıçağı ile bile peteği böyle ince kesememişdim. Helal olsun sana:))

Ali Türk kulakların çınladımı bilmem ama temel peteğe bak be yaw:)
Diğer tarafada yavru... acelen ne be:=)
Bu kutuya bır süre sonra ucuncu katımı atsam yoksaaa .....eveeeet fena fıkır değillll:) ilave oda yapacam evet evet...