30 Aralık 2007 Pazar
MAGAZİNCİMİ DOKTORMU
YENİ YILIMIZ KUTLU OLSUN
Yeni yıl hepimizin umduğu dilediği gibi olsun. Malum yılbaşı gecesi olabilecekler benim için konu açma gerekliliği oluşturuyor. Bunlardan birincisi SAHTE İÇKİ ikinciside içkiyi fazla kaçırma olayı. Bu konularda dilimiz döndüğünce uyarılar hazırlamaya çalıştık.
Rakının yapımında etil alkol yerine daha ucuz olduğu için metil alkol kullanılması rakı zehirlenmesine yol açıyor
Yeni Rakı’da kapağın etrafını kaplayan üstünde kahverengi ile TEKEL yazan şeffaf plastik koruma, bu plastik kaplamanın içinde dikine yer alan gri metalik hologram bant, hologram üzerinde de belirgin ‘TEKEL’ yazısı, üstünde ‘rakı’ yazısı ve altında da ‘gerçek rakı’ ve ‘genuine rakı’ ibareleri yer alıyor.
Gerçek rakının kapağı şişeye tam oturtulmuşken, sahte rakının kapağının alt boğumu şişeye tam oturmuyor.
Kapaktaki üretim tarihi, net ve belirgin yazılıyor.
Özellikle restoran ve otel işletmecilerinin tarihin üzerindeki seri numarasının her bir üründe farklılaşmaya dikkat etmesi gerekiyor. Tarih ve numara fabrikalarda ink-jet tekniği ile basılırken, sahteleri de serigrafi ile basılıyor ve tüm rakamlar birbirinin aynı oluyor.
Genellikle kullanılmış şişeler kaçak olarak doldurulduğu için şişenin eskiliği ve etiketin yıpranmışlığına dikkat edilmesi gerekiyor.
Gerçek rakı her zaman duru, temiz görülürken, sahte rakının dibine dikkatli bakıldığında tortular olduğu görülüyor.
Ayrıca, önlem olarak kullanıcıların şeffaf koruma ve hologramı kendilerinin açması, restoran ve otel işletmecilerinin ucuz mal tekliflerine itibar etmemesi, sadece yetkili distribütörlerden mal alması tavsiye ediliyor.
Metil alkol vücutta “formaldehit” ve “formik asit”e dönüşmekte ve körlüğün başlıca nedeni de bu formik asitdir.
Metil alkol zehirlenmesinde en tipik bulgunun görme fonksiyonundaki bozukluklar oluşturur, bu bozukluk bulanık görmeden, geçici ve tam körlüğe kadar değişebilmektedir. Sonrasında dolaşım ve solunum bozukluğu, morarma, beyin ödemi ve koma gelişmekte ve sonuçta ölüm oluşmaktadır.
Metil alkolün ağız yoluyla alımında kişinin hemen kusturulması gerekiyor. Sonrasında en yakın sağlık kuruluşuna nakli gerekiyor.
Aşağıdaki şema, 100 ml kanda mg cinsinden belirli etil alkol konsantrasyonlarında beklenen belirti ve bulguları göstermektedir.
10-30 mg Hafif fizyolojik bozukluk.
30-50 mg Araba kullanma gibi kompleks hünerlerde bozukluk
50-70 mg Aşırı neşeli olmak, kendine güvende artış, reaksiyon cevabında ve dikkatte bozulma, gülme, fazla konuşma ve duygusallaşma.
70-100 mg Reaksiyon cevabı, dikkat, görüş keskinliği, yürüme ve muhakeme gücünde bozulma
100-150 mg Heceleri karıştırarak konuşma, kararsızlık, huzursuzluk.
150-200 mg Belirgin sarhoşluk, mide bulantısı, sendeleyerek yürüme,
Denge kaybı, uyuklamaya eğilim.
200-300 mg Bilinç bulanıklığı, kusma, uyuklama, koma riski.
300-350 mg Stupor veya koma, kusmuğun soluk borusuna kaçma tehlikesi.
350 mg ve üstü Solunum merkezi felç olması sonucu artan ölüm tehlikesi.
29 Aralık 2007 Cumartesi
Cumartesi arılarıma gittim. Çalıştığım firmadaki palet tahtalarını 10 çerçeveli standart kovan ve beş çerçeveli ruşet ölçülerine uygun olarak kesip hazırlamıştım. Dört kovan ve üç ruşeti demonte olarak götürdüm. Bir standart kovanın tahtalarını önce el planyası ile sildim, tutkallayıp çaktım. Zımparadan sonra çatlak delik vs gibi boşlukları macunladım. Sezona kadar yapabildiğim kadar yapacağım. Bakın bakalım nasıl olmuş.:)))
27 Aralık 2007 Perşembe
KOVAN YAPIMI
19 Aralık 2007 Çarşamba
KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
Kurban bayramı ile birlikte kurban kesimleri esnasında yaralanmalarda da artış olacaktır. Bu konuyla ilgili kanamalarda ilk yardım filmi kasım ayında yayınlanmıştı. Bilgilerin tazelenmesi amacıyla şu noktaları unutmayalım derim.
- Bir kanama durumunda kanayan yer kanama duracak şekilde temiz bir bezle sıkıca bastırılmalı ve sıkıca sarılmalıdır.
- Yaralanan bölgeye asla mikrop öldürücü (tentürdiot vs.) sıvılar sürülmemelidir. Aksi halde dikiş atılması gereken bir yaralanma söz konusu ise dikiş atılamaz. Yara iyileşmesi gecikir ve yerinde büyükçe bir iz kalır.
- Yaralı en kısa sürede en yakın sağlık kuruluşuna nakledilmelidir. 6 saati geçen kesiklere dikiş atılamamaktadır unutulmamalıdır.
15 Aralık 2007 Cumartesi
Fondon şekeri bayağı yenmiş

10 Aralık 2007 Pazartesi
9 Aralık 2007 Pazar
2 Aralık 2007 Pazar
30 Kasım 2007 Cuma
Sehpaya yeni öneriler
28 Kasım 2007 Çarşamba
KOVAN SEHPASI
26 Kasım 2007 Pazartesi
18 Kasım 2007 Pazar
17 Kasım 2007 Cumartesi
15 Kasım 2007 Perşembe
8 Kasım 2007 Perşembe
Resimlerini gördüğünüz bu hayvan mahallenin sakinlerindendi yazlığa her gittiğimde gelir evin karşısında oturur vereceğim ekmek yada yemek artıklarını bekler, özellikle geçen yabancıları bizim mahalleden hızlı geçmeleri konusunda ciddi ciddi uyarır, kendince mahalleyi ve bizleri sahiplenirdi. Perşembe günü ................................in biri tarafından zehirlenerek öldürülmüş. Ne denir................
7 Kasım 2007 Çarşamba
MANTAR ZEHİRLENMELERİ
5 Kasım 2007 Pazartesi
4 Kasım 2007 Pazar
KEK YERİNE FONDON ŞEKERİ DENEMESİ
Bu gün gittim bizim arılara fondon şekeri verdim. Haftaya belli olacak bakalım nasıl beğenmişlermi.
3 Kasım 2007 Cumartesi
Cumartesi gıda fuarındaydık. Benim için amaç fuardan çok sanal alemde tanıştığım insanları gerçek hayatta da tanımaktı. Çokta iyi oldu. Sevecen sıcak insanlar. Zaten arıyla uğraşan arıları gerçekten seven insanın yanlış biri olması mümkünmü.
Ama biri var ismi lazım değil yok götürüyormuşuz, yok hakkında hainlik düşünüyormuşuz gibi laflar etmiş sitesinde işte izleyin filmi siz karar verin. Kim ne yapmış.
25 Ekim 2007 Perşembe
GİRİŞ DELİĞİ
9 Ekim 2007 Salı
Bahçem hala cıvıl cıvıl
OKULLAR AÇILDI
25 Eylül 2007 Salı
20 Eylül 2007 Perşembe
AMA BENDE SIKI DURDUM
Bu çarşamba duramadım gittim ve tüm kovanlara makas ucuyla delikler açtığım naylon poşetlere koyduğum pamukların içine verdiğim 30 ml %65 lik formik asit koydum. Etrafta dolaşan bayağı (10-15 tane)kanatsız arı vardı. Cumartesi kontrol edicem.
17 Eylül 2007 Pazartesi
VARROALAR SIKI DURDU
Bu hafta bahçeye kuyu açtırma işiyle uğraştık. Bu nedenle formik asit uygulamasını erteledik. Anlayacağınız haftaya kadar varroalar sıkı durdu.
14 Eylül 2007 Cuma
VAROALAR SIKI DURUN
Bu gün % 85 lik formik asit buldum. Evet yarın bende %65 lik formik asit uygulaması yapacağım. Fotoğraf makinemi yanıma almayı unutmazsam göreceksiniz.
5 Eylül 2007 Çarşamba
27 Ağustos 2007 Pazartesi
KENE İLE TANIŞTIK
Öğrenci iken Üroloji hocamız ürolog olacak ................k hayatında bir kere böbrek taşı düşürmüş olacak derdi. Bizde kene ısırmaları ile ilgili daha önce ahkam kesmiştik ya bu pazar zat-ı muhteremleriyle tanıştık. Bir baktım sağ ayak serçe parmağım ile dördüncü parmak arasına yapışmış. Doğru Çorlu devlet Hastanesi orada bizim kene tüp içinde tahlile gönderildi. 10 gün içinde bize bir şey olmazsa yırttık. Tekirdağ bölgesinde şimdiye kadar kenelerde virüse rastlanmamış ama :) bakalım. Fotoğraf makinam bu hafta yanımda yoktu.
21 Ağustos 2007 Salı
ARI SOKMASI VE KALP KRİZİ
Türk kardioloji derneğinin 2002 temmuz ayında internet sitesinde yayınladığı bir yazıda çok sayıda arı tarafından sokulan bir hastanın labaratuar sonuçları olarak (kan tahlilleri ve EKG) kalp krizi bulguları bulunduğu belirtilmekte ve bu araştırmanın sonucu olarak doktorlara size başvuran çok sayıda arı tarafından sokulmuş hastalarınızı kalp krizi yönünden mutlaka inceleyin denilmektedir. Arıcı arkadaşların bilmesinde fayda var diye düşünüyorum. Yazının orjinalinin web adresi: http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=:dergi/dergi_content&id=1087&dosya=102
20 Ağustos 2007 Pazartesi
İNSAN SAĞLIĞI
Dünya Tıp Birliği insan denekler üzerinde tıbbi araştırma yapan hekimlere ve bu araştırmalara katılan diğer kişilere rehberlik etmek amacıyla etik ilkeleri biraraya getiren Helsinki Bildirgesini oluşturmuştur. Bu bildirgeye şu linkten (http://www.dentistry.ankara.edu.tr/html/bapvuru.html) ulaşabilirsiniz.
Bu bildirgenin 15. maddesi derki; İnsan denekleri üzerinde yapılan tıbbi araştırmalar, yalnızca bilimsel niteliği olan kişiler tarafından ve klinik uzmanlığa sahip tıbbi kişilerin gözetimi altında yürütülmelidir. Deneğin kendisi çalışma için gönüllü olur vermiş olsa dahi, insan deneğin sorumluluğu daima tıbbi niteliği olan kişiye aittir.
İşte bu nedenlerle ben klinik uzmanlığı olmayan ve bilimsel niteliği olmayan bir tıp doktoru olarak Arı Sokmaları konusundaki yazılarımı yazarken mutlaka bilimsel bir kuruluş (üniversite) tarafından yapılmış olan araştırma sonuçlarını anlatan yazılara dayanarak yazıyor ve bu kuruluşların bu konudaki yazılarının elektronik ortamdaki adreslerini de kaynak olarak gösteriyorum.
Apiterapi den bahsedip arı sokması faydalıdır derseniz ve bu sözleri arıcılık (arı bakımı ve yetiştiriciliği) bilgi, tecrübe ve sadece bu konudaki kabul görmüş olan kimliğiniz altında yaparsanız ve dahi insanlar bunu; aman çok faydalıymış ben de kendimi arılara sokturuyum şeklinde anlarlarsa anafilaksi sonucu hayatını kaybeden insanların sorumluluğu üzerinizde kalır.
Size bir başka örnek olarak Penisilin adlı antibiyotiğin keşfinde peynir küfünden elde edildiğini pek çoğumuz biliriz. Bunu peynir küfü faydalıdır şeklinde anlatırsanız ve insanlarda aman ne iyi bol bol küflü peynir yiyelim şeklinde anlarlarsa bakın neler olur (http://journals.tubitak.gov.tr/biology/issues/biy-98-22-3/biy-22-3-10-95030.pdf)
Amacım kimseyi hedef almak değildir. Sadece insan sağlığını ve yaşamını korumak konusunda mesleki yemin etmiş biri olarak uyarıda bulunmaktır.
15 Ağustos 2007 Çarşamba
ARI SOKMALARI
Bal arısı zehiri Mellitin, histamin, fosfolipaz A ve hyaluronidaz adlı maddelerden oluşmaktadır. (Kaynak:Altman, H., Giftpflanzen Gifttiere, BLV Verlagsgesellschaft, GmbH, München, 1995.).
Bu maddeler şu etkileri oluşturur:
Mellitin: Arı zehirinin temel maddesi olarak Hemolitik (kanama yapıcı) etkisi vardır. Fakat aynı zamanda kalbin çalışması üzerine hem canlandırıcı hem de felç edici özelliktedir.
Histamin: Acı oluşturur ve kan dolaşımı üzerinde kan basıncını düşürücü etkisi vardır. Fosfolipaz A ve Hyalurodinaz proteinlerdir ve antijenik (alerji yapıcı) etkileri vardır.
İnsanda her sokmada 0,1 mg kuru madde vücut içine girer. Aşağı yukarı 5 arı sokması toksik etki yapar. 40 sokuşta hastanın durumunda ağırlaşma görülür. Ölümle neticelenmesi
için 50'nin üzerinde sokmanın gerçekleşmesi gerekir. Fakat çok duyarlı şahıslarda bir arının sokması bile akut anafilaktik alerjik reaksiyona yol açar ve ölüm görülebilir.
Arı sokmalarında korkulması gereken ANAFLAKSİ adı verilen ve ölümle sonuçlanabilen olaydır. Burada ölüm; soluk borusunun tıkanması, tansiyon düşmesi ve kalp yetmezliği sonucu olmaktadır. 1919 senesinde Tıp Nobel ödülünü kazanan Charles Richet tarafından ortaya konmuştur. Monaco Prensi Albert zehirli bir deniz anası tarafından sokulan Portekizli bir harp esirinin hastalığı için Fransız araştırmacı Charles Richet ve Paul Portiler'i çağırmıştır. Richet Paris'e dönerken bu deniz anası zehirini de beraberinde götürmüş ve bunu köpeklere gittikçe artan miktarda vererek onları bu zehire karşı dirençli yapmayı denemiş, fakat 21 gün sonra 2.doz zehiri verdiğinde 25 dakika sonra köpeğin öldüğünü görmüştü. Tabii bu neticeyi beklemiyordu. O zaman bu olaya beklenen Prophloxis aksine "Anaphylaxis"
ismini verdi. Korunmanın kaldırılması anlamında kullanılan bir terimdir. oluşması için; bir duyarlılaşma peryoduna ve aynı antijenle (zehirle) ikinci kez karşılaşmaya gereksinim vardır. (kaynak: http://www.gata.edu.tr/dahilibilimler/ichastaliklari/files/kitaplar/144.pdf) Bir defa arı tarafından sokulan ve Kalp, dolaşım ve solunum sistemleri ile ilgili reaksiyon gösteren kişilerde, sonraki sokmalar için ağır reaksiyon riski mevcuttur.
Arı sokmasına bağlı öldürücü anafilaksi görülme oranının %0.8 olduğu tahmin edilmektedir. penisiline bağlı öldürücü anafilaksi ise %0.002 veya, 7.5 milyon penisilin enjeksiyonunda bir olarak bildirilmiştir. Burada da görüldüğü gibi arı sokmasına bağlı ölümler penisilin alerjisi sonucu ölümlerden daha çok görülmektedir.
BELİRTİLER
Hapşırık, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, ağızda metalik tat hissi, gözlerde kaşıntı, gözlerde sulanma, göz çevresinde şişlik, ses kısıklığı, hırıltılı solunum, boğulma hissi, gırtlak bölgesinde şişlik, solunum güçlüğü, nabzın hızlı ve düzensiz atması hatta kalp durması, ciltte tüm vucutta yaygın kızarıklık, harita şeklinde kabartılar, terleme, bulantı kusma, karın ağrısı ve karında kramplar, ishal baş dönmesi, ölüm hissi, bayılma, sara krizi benzeri nöbetler görülebilir.

İLK YARDIM
Hastada yukarıdaki belirtilerin görülmesi halinde, hava yolunun açılması bacaklar havada olacak şekilde hastaya sırt üstü yatış (supin) pozisyonu verilmesi, arının soktuğu nokta kol ve bacaklarda ise sokma noktasının üstüne (vucut tarafına) turnike uygulanması ilk yardımın en önemli bölümüdür. Hastaya supin pozisyonunun verilmesi çok önemlidir. öldürücü anafilaksi tanımlanan 10 vakada hastaların yatar pozisyondan ayağa kalktıklarında veya ayakta oldukları dönemde öldükleri saptanmıştır.(Kaynak: Sicherer SH, Leung DY. Advances in allergic skin disease, anaphylaxis, and hypersensitivity reactions to foods, drugs,
and insect stings. J Allergy Clin Immunol 2004; 114:118-24.)
KORUNMA
Anafilaksi riski taşıyan insanlar durumlarını belirten kartlar taşımalı, gerektiğinde tıbbi alarm anlamında bilezikler ve kolyeler takmalı ve kendi kendilerine enjekte edebilecekleri kalem şeklinde epinefrin kitlerini (Epi-Pen) yanlarında bulundurmalıdır.
(Kaynak: http://www.htd.tip.hacettepe.edu.tr/doc/2005_2/98-104.doc)
13 Ağustos 2007 Pazartesi
ÇOCUK PARKIMIZ

8 Ağustos 2007 Çarşamba
ARICILIK SİTELERİ
Bu akşam Ali Türk'ün sayfasını okudum. Yazıda bahsi geçenlere arıcılık konusunda ben çok şey borçluyum. Nedenmi anlatayım;
Ben yanlış hatırlamıyorsam 2001 yılında bir komşumun arılarla uğraşmasını seyrederek be işe heveslendim. Aslında hayvanları çok seven biriyim. Tekirdağ Marmara Ereğlisinde bahçeli bir evim var ve her hafta sonunu orada geçiririyorum. Tavuk bile besledim orada ama hayvanlara eziyet ettiğim sonucuna varıp bıraktım. Zira bir haftalık yemlerini ve sularını önlerine doldurup zavallıları kapatıp hafta içi İstanbula dönüyordum. sonunda vaz geçtim. Ama arıların bana orada uğraşabileceğim yegane hayvanlar olduğunu anladığımda bir kovan arı satın aldım komşumdan. Ağustos ayıydı ve üç çerçevelik bir koloniydi. Komşumun anlattıklarıyla onları besledim. Okuduğum Muhsin hocanın kitabıyla 1/1 lik şurup hazırlamayı çok sonraları öğrendim varoya karşı ilaç kullanmayı ise okumakla olmadı gittim Tekirdağa hocayla tanışıp anlattırdım. Sonra geri kalanları oradan buradan duyduklarımızla yaptık ve o koloniyi kaybettik. Sonra bir tane kendisi geldi onunla uğraşmaya başladım. Bu arada sanal alemdeki yabancı siteler sonra yerli siteler şimdi rahatlamaya başladım okuduklarımın uygulamasını görerek daha iyi yerlere geldim bu nedenle emeği olanlara tekrar teşekkürler.
Ben arıcılıkla ilgili sitelerde benim mesleki alanımın eksikliğini gördüğüm için daha çok bu yönden bir şeyler yapmaya çalışıyorum.
5 Ağustos 2007 Pazar
BİZİM ARILARA BİR ŞEYLER OLMUŞ
Bu cumartesi iki katlı kovanları açmaya başladım birincinin ballıktaki peteklerin yarısı işlenmemiş ortadaki 4,5 tanede içler acısı yarı kabartılmış onunda yarısı dolu sırlanmış. Fakat kovanda 3,4 çerçevede arı var.
İkinci kovanı açtım ballıktaki 8 çerçeve full sırlanmış, fakat ballıkta hiç arı yok yani silkeleme bile yapmadık. Çerçeveyi çıkarıp üstündeki 5-10 arıyıda fırçayla uzaklaştırdık. Kuluçkalıktada 6-7 çerçevede arı var.
Kalan iki kovanı ise hiç açmadan işi bıraktım. Moralim bayağı bozuldu. Bunları fotoğraflayamadım makina yoktu haftaya fotoğraflayacağım bakalım diğer iki kovanda neler çıkacak.
1 Ağustos 2007 Çarşamba
GEZİCİ ARICI ARKADAŞLAR DİKKAT Kırım-Kongo kanamalı atesi
Kırım-Kongo kanamalı atesi dogal dengenin degisimiyle (iklim, bitki
örtüsü, yabani hayvan sayısındaki artıs vb.) dogrudan ilgili bir hastalıktır.
Nitekim hastalıgın ilk olarak tespit edildigi Kırım’da da hastalık dogal
dengelerdeki degisiklik sonucunda ortaya çıkmıstır. İnsanların girisi yasaklanan
ve tarıma kapatılan bölgeler, birkaç yıl sonra tekrar tarıma açıldıgında hastalık
görülmeye baslamıstır.
Söz konusu kene kurak ve yarı kurak bozkır iklimini sevmekte ve
genellikle bozkır ile diger iklimlerin kesisme yerlerinde, kuru taban örtüsüne
sahip bodur ormanlık (mese, geven vb.) alanlarda yaygın olarak görülmektedir.
Özellikle vadilerle çevrili daglık alanların yamaçları, yaban hayvanlarının daha
sık dolastıgı alanlar oldugundan keneler açısından hayli zengin bölgelerdir.
Hastalıgın tedavisinde uygulanabilecek etkililigi bilimsel olarak
ispatlanmıs bir ilaç ile yine etkinligi bilimsel çevrelerce kabul görmüs
uygulanabilir bir ası mevcut degildir. Bazı Dogu Avrupa ülkelerinde geçmiste
kullanılan KKKA asıları da uygulanabilir olarak görülmemistir.
Kisisel korunma önlemleri KKKA riski olmasa bile, kenelerle bulasabilen
diger hastalıklardan da korunmak için her zaman uygulanması gereken
hususlardır.
• Kene riski olan yerlerde bulunuldugunda, vücudu tamamen örtecek
giysiler giyilmeli ve açık renkli elbiseler tercih edilmelidir.
• Kenelerin vücuda girebilecegi açıklıkların kapatılması önemlidir
(Pantolon paçalarının çorap içine konulması, çizme giyilmesi vb.).
• Kırsal alanlara gidildiginde vücudun açıkta kalan kısımlarına repellent
olarak bilinen böcek kovucu maddelerin sürülmesi, kenelerin birkaç
saat vücuda yaklasmalarını engellemektedir.
• Dıs elbiselere, yıkamaya da dayanıklı olan, etki süresi uzun kene
öldürücü ilaçlar (insektisit) sürülmesi etkili bir korunma aracı
olabilmektedir.
• Vücut kene yönünden sık sık kontrol edilmeli, kene varsa bir pens
veya cımbızla, kenenin deriye yapıstıgı yerden tutulup saga sola
oynatılarak çivi çıkarır gibi çıkarılmalıdır. Kene vücuttan ne kadar kısa
sürede çıkarılırsa hastalık riski de o kadar azalmaktadır.
Keneyi vücuttan uzaklastırma konusunda bilgi sahibi
olmayanlar dısında, vücuda yapısmıs kenenin uzaklastırılması için
saglık kurulusuna basvurmaya gerek bulunmamaktadır. Vücuttan
kene uzaklastırmak usulünce yapıldıgı takdirde kolayca ve risksiz
yapılabilecek bir islemdir. Kene çıkarıldıktan sonra kenenin
yapıstıgı yere tentürdiyot gibi antiseptik maddeler sürülmelidir.
Vücudundan kene yapısan kisiler 10 gün kadar ani baslayan
ates, bas agrısı, yogun halsizlik, bulantı ve kusma gibi sikâyetler
yönünden kendilerini izlemeli, böyle bir sikâyetin olması
durumunda en yakın saglık kurulusuna basvurmalıdır.
• Vücuttan uzaklastırılan keneler çamasır suyu, alkol veya insektisit
içine atılarak öldürülmelidir.
• Vücut üzerindeki keneler öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır.
• Keneleri vücuttan uzaklastırmak amacıyla üzerlerine sigara basmak
veya kolonya ve gazyagı dökmek gibi yöntemlere basvurulmamalıdır.
•
nsanların veya hayvanların kanlarına korunmasız temas
edilmemelidir.
29 Temmuz 2007 Pazar
İzinden Döndüm
19 Haziran 2007 Salı
SARICA ARILAR YOK OLDU
Herkes bu sene bal arılarında kayıplar olduğunu söylüyor. Fakat bu gün dikkatimi çekti İstanbulda oturduğum apartmanın çatısında her sene yerleşen hatta en üstte oturduğum için bizi rahatsız da eden bu yaratıklar bu sene görünmüyor. Ayrıca bu gün farkına vardım tekirdağda da yoklar.
14 Haziran 2007 Perşembe
BEBEKLERE BAL YEDİRELİMMİ?
Arkadaşlar internette arıcılık filmlerini izliyorum çok da faydalı oluyor. Bilgilerimi bayağı ilerlettim. Fakat dün izlediğim bir filmde son yıllarda kullanılan kimyasal maddelerden dolayı doktorların artık küçük bebeklere bal yedirilmemesi gerektiğini söyledilerinden bahsediliyordu. Eskiden yediriliyormuş. Aman bu çok tehlikeli bir durum. Hiç kimse 1 yaşından küçük bebeklere bal yedirmesin zira Bal, bir yaşından küçük bebeklerde kabızlık, emme-yutma güçlüğü, solunum durması, kas zayıflığı gibi bulgularla seyreden, ölüme yol açabilen botulism hastalığına neden olabilir. Botulism hastalığına, bir bakteri tarafından üretilen çok güçlü toksin (=zehir) yol açar. Toprakta, ev tozlarında ve balda bulunabilen bu bakteri, bal yiyen bebeğin bağırsaklarında toksin üreterek zehirlenmeye neden olabilir. (Kaynak:http://www.bilkent.edu.tr/~bilheal/aykonu/AY2002/march02/bioturk1.htm)
Ayrıca bebeklerde bağışıklık sistemi henüz gelişmemiş olduğu için bal içindeki polen vb. maddelerin allerjik olaylara neden olabilmesi de söz konusudur.
12 Nisan 2007 Perşembe
İLK YARDIM
İLK YARDIM
Hayvan ısırmalarında ilkyardım nasıl olmalıdır?
Hasta/yaralı yaşamsal bulgular yönünden değerlendirilir (ABC),
Hafif yaralanmalarda yara beş dakika süreyle sabun ve soğuk suyla yıkanır,

Yara temiz bir bezle kapatılır,
Ciddi kanama varsa yaraya basınç uygulanarak kanama durdurulmalıdır,
Derhal tıbbi yardım istenmeli (112),
Hasta kuduz ve/veya tetanos aşısı için yönlendirilmelidir.
Arı sokmalarının belirtileri nelerdir?
Belirtiler kısa sürer.
Acı, şişme, kızarıklık gibi lokal belirtiler görülür.
Arı birkaç yerden soktuysa, soluk borusuna yakın bir yerden soktuysa yada kişi alerjik bünyeli ise tehlikeli olabilir
Arı sokmalarında ilkyardım nasıl olmalıdır?
Yaralı bölge yıkanır,
Derinin üzerinden arının iğnesi görülüyorsa çıkarılmalıdır burada iğne kesesi tutulmamalı bıçak benzeri keskin bir cisimle kesenin altına girilerek çıkarılmalıdır.
Soğuk uygulama yapılır,
Eğer ağızdan sokmuşsa ve solunumu güçleştiriyorsa buz emmesi sağlanır,
Ağız içi sokmalarında ve alerji hikayesi olanlarda tıbbi yardım istenir (112).
Akrep sokmalarının belirtileri nelerdir?
Kuvvetli bölgesel reaksiyon oluşturur.
Ağrı
Ödem
İltihaplanma, kızarma, morarma
Adale krampları, titreme ve karıncalanma
Huzursuzluk, havale gözlenebilir.
Akrep sokmalarında ilkyardım nasıl olmalıdır?
Sokmanın olduğu bölge hareket ettirilmez,
Yatar pozisyonda tutulur,
Yaraya soğuk uygulama yapılır,
Kan dolaşımını engellemeyecek şekilde bandaj uygulanır,
Yara üzerine hiçbir müdehalede bulunulmaz.
Yılan sokmalarının belirtileri nelerdir?
Bölgede morluk, iltihaplanma
Kusma, karın arısı, ishal gibi sindirim bozuklukları
Aşırı susuzluk hissi,
Şok,
Kanama
Psikolojik bozukluklar
Kalpte ritim bozukluğu, baş ağrısı ve solunum düzensizliği
Yılan sokmalarında ilkyardım nasıl olmalıdır?
Hasta sakinleştirilip, dinlenmesi sağlanır,
Yara su ile yıkanır,
Sokulan bölgede baskı yapabilecek eşyalar (yüzük, bilezik vb.) çıkarılır,
Yara baş ve boyunda ise yara çevresine baskı uygulanır,
Kol ve bacaklarda ise yara üstünden dolaşımı engellemeyecek şekilde bandaj uygulanır
Soğuk uygulama yapılır,
Yara üzerine herhangi bir müdehalede bulunulmaz (yara emilmez),
Yaşamsal bulgular izlenir,
Tıbbi yardım istenir (112).