20 Ağustos 2007 Pazartesi

İNSAN SAĞLIĞI

Dünya Tıp Birliği insan denekler üzerinde tıbbi araştırma yapan hekimlere ve bu araştırmalara katılan diğer kişilere rehberlik etmek amacıyla etik ilkeleri biraraya getiren Helsinki Bildirgesini oluşturmuştur. Bu bildirgeye şu linkten (http://www.dentistry.ankara.edu.tr/html/bapvuru.html) ulaşabilirsiniz.

Bu bildirgenin 15. maddesi derki; İnsan denekleri üzerinde yapılan tıbbi araştırmalar, yalnızca bilimsel niteliği olan kişiler tarafından ve klinik uzmanlığa sahip tıbbi kişilerin gözetimi altında yürütülmelidir. Deneğin kendisi çalışma için gönüllü olur vermiş olsa dahi, insan deneğin sorumluluğu daima tıbbi niteliği olan kişiye aittir.

İşte bu nedenlerle ben klinik uzmanlığı olmayan ve bilimsel niteliği olmayan bir tıp doktoru olarak Arı Sokmaları konusundaki yazılarımı yazarken mutlaka bilimsel bir kuruluş (üniversite) tarafından yapılmış olan araştırma sonuçlarını anlatan yazılara dayanarak yazıyor ve bu kuruluşların bu konudaki yazılarının elektronik ortamdaki adreslerini de kaynak olarak gösteriyorum.

Apiterapi den bahsedip arı sokması faydalıdır derseniz ve bu sözleri arıcılık (arı bakımı ve yetiştiriciliği) bilgi, tecrübe ve sadece bu konudaki kabul görmüş olan kimliğiniz altında yaparsanız ve dahi insanlar bunu; aman çok faydalıymış ben de kendimi arılara sokturuyum şeklinde anlarlarsa anafilaksi sonucu hayatını kaybeden insanların sorumluluğu üzerinizde kalır.

Size bir başka örnek olarak Penisilin adlı antibiyotiğin keşfinde peynir küfünden elde edildiğini pek çoğumuz biliriz. Bunu peynir küfü faydalıdır şeklinde anlatırsanız ve insanlarda aman ne iyi bol bol küflü peynir yiyelim şeklinde anlarlarsa bakın neler olur (http://journals.tubitak.gov.tr/biology/issues/biy-98-22-3/biy-22-3-10-95030.pdf)

Amacım kimseyi hedef almak değildir. Sadece insan sağlığını ve yaşamını korumak konusunda mesleki yemin etmiş biri olarak uyarıda bulunmaktır.

Hiç yorum yok: