25 Mayıs 2009 Pazartesi

Görüntü yok ses var....

Bu hafta sonu her zamanki gibi Ereğlideydim. Yalnız bir arkadaşıma foto makinası lazımmış düğün dernek işleri nedeniyle. Kıramadık o nedenle bu hafta görüntü yok ses var... Cuma günü gene bizim kayısı ağacında oğul duruyor. Yav mubarek beni bekliyo sanki. Hacı abi soruyo ne kadar büyüklüğü? ne diyeyim dedim hindi kadar:) Aldık kovana koyduk. Hayırlısı bakalım sayımız ve balımız bu sene ne olacak.
Cumartesi tuzakları kontrol ettim baktım birisinde yarım çerçeve arı var anasıda güzel dolanıp duruyo ama bu kadar nufusla standart ruşet yada kovanda gelişmez bu deyip iki ham petek ve iki kabarmış petek vererek ana arı kutularından birine aktardım. Seneye nasılsa müşteri gebzede hazır:)) Cuma günkü oğulun kaynağını arıyorum. Geçen hafta çalışmasına bakıp kontrol etmediğim katlı kovanı kontrol ettim. Oda ne 6-7 tane meme kestim millet ana arı uretıyo biz oğul:)) Arılar sıkışık değil, musluklar tamamen acık (Mehmet Yukselın gıbı), genç arıların işleride (ham petek) var eee derdi ne bunların bılıyom ırkları soracam ama ben onlara. Birde bütün suç onlarda değil bende de var yirmi kusur arı hafta sonları gitmekle yetişemiyorum. Azaltıcam en fazla 10 arıyla çalışıcam. Böylece hafta sonları dinlenme, şöyle balkonda keyif yapma olanağıda bulacağım. Hatta bu seneki gözlemim tamamlansın bir sepet, bir karakovan ve 8 tane Mehmet Yüksel tipi kovanla devam edicem. Cumartesi akşam ıkıncı katın tavanında rutubet kaynaklı kabarmalar vardı hanımda kafamın etini yiyip duruyor. Once kazıdım ve boyadım. Senmısın boyle ıslere burnunu sokan omuzumda nadiren kullandığım adele grubunu kullanmamdan kaynaklanan halk arasında et kesiği şeklinde adlandırılan ağrı oluştu. Bir ağrı kesici aldık ve yattık
Pazar günü omuzum iyi rahat gibiyim. Giriştim bahçeye domates ve çarliston biber diktim. Olmayınca olmazlarımdan bunlar. Kılo hesabı olarak pahalıya gelsede dalından koparıp organık ürün yemek başka. Daha sonra ot temızlığı güllerın altlarının çapalanması işine geçtim. Akıl dağıtılırken nerdeydim bilmiyorum. Sağ omuzum kilitlendi. Pazar gecesi ağrıdan sabahladım. Omuzum milim oynasa zıplıyorum. Pazartesi sabahı baktım olacak gibi değil aradım iş yerini dedim kendime rapor verdim gelmiyorum:) Şu saatler itibarıyla klavyede yazı yazacak kadar oldu bakalım bu gece bir uyursam rahatlarım.
Hacı Seyithan abi benim durumumu anlatan bir hikaye anlattı. Kurt bir ata rastlamış onu yiyecek. At bakmış durum kötü kurt kardeş demiş sahibim nallarımı yeni çaktırdı bana sorarsan yemeden önce şunları çıkar ağzına batmasın. At arka ayağını kaldırmış kurt geçmiş arkaya tam o sırada at çakmış tekmeyi kurt 10 metre ilerde sırt üstü yatıyor ve at vınlamış. Kurt şöyle bakmış haline yav demiş nalbantlık senin neyine. İşte benim durumda bu:))))

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Baba soktumuuu:)))

Bu hafta sonu fabrikadaki depo kovanı Ereğliye götürdüm. Cuma akşam saat 23.00 gibi terastaki yerine naklettik. Yaklaşık 2,5 haftadır üst örtü bezi sinek teli ile havalandırmalı hale gelmiş ve beklemekteyken iş yerinde oğul vermişti. Cumartesi sabah balkonda kahvaltı ediyorum aklım bunlarda açıp kontrol edeceğim saat 10.30 gibi ortalık karıştı. Baktım tekrar oğul veriyor hemde 2 gün arayla ikinci oğul. Hayret takvimleri yok 1 hafta arası olması lazımdı. Neyse uzatmayalım geldiler bahçedeki leylandiye toplandılar. Bizde arıcılık raconuna uygun bir oğul alma tekniği ile bunları kütük kovana aktardık. Aktarma işlemi sırasında benim kız sesleniyor "baba soktumu". Bu arada söylemeyi unuttum bir hafta önce silkelediğim oğul karakovanı kovanı terk etmişti.

Karakovana silkelediğim oğul ilk olarak temizlik işine başladılar. Tabi buda tarafımızdan kayda alındı.

İşte ön tarafa koyduğum klavuz petekler üzerinde salkım yapmış halleri. Bunlara birde invert şerbet takviyesi yapıp bıraktım.

Pazar günü saat 14.00 gibi benim evin aşağılarından bir duman geliyor ama simsiyah. Yaklaştıkça dedim bu oğul. Aşağı taraflarda 2-3 arıcı var. Bayağı duamı aldılar. Gediler benim geçen sene oğul konan kayısı ağacına kondular. Ama ne oğul abartmıyım kuzu kadar:))


Altına bir kovan koydum oğulun eni boyu kovanı taşmakta. İki tane kabarmış petek ve üç tane ham petek verdim. Sonrada silkeledim.

Arıların kovana girmesini beklerken baktım yerde 6-7 arıdan oluşan bir küme var. İncelediğimde ortada bir ana arı olduğunu tespit ettim. Halletmişler. Aklıma oğul içinde bir kaç ana olabileceği geldi. Ama içim rahat etmedi bir yumurtalı yavrulu çerçeve daha ilave ettim. Bu oğul temmuza ayçiçek balına kesin yetişir.

15 Mayıs 2009 Cuma

Depodan oğul çıktı.....

Bu sene biliyorsunuz ana üretim kutularımda kullanılacak olan çerçeveleri kabarttırmak için hazırladığım depo adlı kovanım fabrikada bulunmakta idi. Geçen hafta üst örtü bezini sinek teli ile havalandırmalı olarak hazırlamış Ereğliye götürmeye karar vermiştim. İki hafta boyunca aksilikler üst üste gelip götürmeyince çıta çekip kontrol işini de aksatmış olmamın mükafatını dün aldım. Saat 11.00 gibi işyerimdeki hacı abi aradı senin depo oğul verdi dedi. Tabi atladık gittik bizim kenarda duran içinde kabarmış esmer petek bulunan her ihtimale karşı hazır tuttuğum ruşete girmişler. Hemen bir ilave ham petekli çıta verip kapadım. Fotoğraf makinam yanımızda olmayınca görüntüleyemedik. Şerbet veremedik.
Bu gün 1 litre invert şerbetle açtım ruşeti. Bir günde bir avuç arı ama acayip kabartmışlar.
Siyah petek ise full arılı durumda. Sabah serinlikde açtım birde fotoğrafı çeken arkadaşım tırsık biri olunca anayı da görüntüleyemedik. Anlayacağınız iki ana kutusu arıyla başladığımız olay 18 çıtalık depo kovan ve ondan sonrada bir oğul ile devam ediyor.

12 Mayıs 2009 Salı

Cumartesi çalışmalarından kalanlar...

Geçtiğimiz cumartesi günü bazı haberler haber kalabalığı olmasın diye eksik bırakılmıştı. İşte o haberlerin ilki bizim meşhur oğul girecek olan kovan ikinci katıda halletmiş. Hadi gel bana üçüncü katı at diyor.


Elmi yaman beymi yaman hesabı alın size üçüncü kat deyip attım. Bunun ikinci katına ızgara koymamıştım iki kat kuluçkalık olarak çalıştırıyordum. Üçüncü kata ızgara koyarken arıların çalışmasını kolaylaştıracak giriş delikli aparatı da uygulamaya koyduk.Bu arıda bu sene bal akımından 40 gün önce anayı en alta tek kuluçkalıkta bırakacağım. Üstteki iki kata tüm yavrulu çerçeveleri ve kabarmış çerçeveleri koyarak bal depolatacağım ve altttaki kuluçkalık kısmına ise yeni kabarmış çerçeveler vererek anaya yumurta attıracağım. Bakalım sonuç ne olacak.


Terastaki bu sene ilk defa kullandığım Mehmet Yüksel kovanın kontrolü diğer katlı olanlara göre daha kolay oldu. Kuluçkalık önümde tek tek bütün çerçeveleri çekip baktım. Durumlar iyi 1-2 hafta sonra ballığı açarım böyle giderse.




En son akşam üstü karakovanla sepetin kontrolünü yaptım. Sepetin üzerini büyükçe bir naylonla kapadım yağmur felan yağarsa.


Sepete öğleden önce verdiğim invert şurup hızla çekiliyor. Bu kadar beklemiyordum. Acaba delik varda akıyormu diye kontrol ettim. Yok hemen tekrar doldurdum.




11 Mayıs 2009 Pazartesi

Davul zurna ile oğul alma tekniği...

Dün biliyorsunuz (Ali akşam haber yapmış) Seyithan abimizin oğlunun düğünü vardı. Hem ne düğün arılığın yanı başında:)) Sabahtan da bir oğul çıkmış kayısı ağacına konmuş. Öğleden sonra saat 14.00 civarı sağa sola sataşmaya başladı. Alın beni buradan diyor.
Önce alttaki arkadaşı öptü. Garibim ilk aşısı ya tek gözle idare etmek zorunda kaldı.

Peşinden ben garibim sağ göz altından isabet aldık ama artık arıcıyız ya şişme felan yok tabi:))


Eee babalarının çocukları arıdan kim korkar be oynayıp durdular..

Sonunda bizimki ikna oldu abi alalım bu oğulu dedi. Bende bana ne senin oğlan alacak da sensin deyip bıyık altı gülüş hallerinde elde kamera izliyorum:))Bir uzunca tahtaya bir ruşeti çivileyip oğula uzattı.. Kutuyu yukarı kaldırıp vurmasıyla oğulun yarısı kutuya yarısıda bizimkinin başından aşağıya döküldü. Bu arada ben gülmekten yıkılıyorum..

Ama hakkını yememek lazım gıkı çıkmadı kutuyu kovana döktü.


Tribünlere oynuyorum diyor ya yüzden koldan kafadan sokanları çaktırmadan temizliyor.


Sanki toz silkeliyor. Temizlik işlemi çektiği acıyı hissettirmeden devam ederken artık acıya dayanamadı ve olay yerinden bir süreliğine vınladı:)))

Sonra işlem arıların kovana konmasıyladevam etti.

Aşaıda doldurulması amacıyla Aliye bırakılmış iki adet kovan görüyorsunuz. Sonuçta onca ızdırap ve acıya rağmen bunlardan biri arılandı.


Bu işlemler yapılırken Hacı abi gayet sakin jenter memelerini topluyor. Bir ara bana döndü ne oldu ölmedi gene dimi dedi:))

9 Mayıs 2009 Cumartesi

vay vay ki ne vay...

Bu hafta sonu cumartesi sabah erkenden Ereğliye gittim. Akşam dönmem lazım zira pazar günü Ali nin hacı abisi Seyithan abinin düğününe davetliyim. Ali seni çağırmadı desede hacı abi bizzat aradı ve gelmezsem Aliyide düğüne almayacağını söyledi:) Neyse düğün haberlerini pazartesiye bırakalım.
Cumartesi sabah 08.00 arılığa vardım. İşyerinde tellerini taktığım 33 tane çerçeveye mum yapıştırıp işe koyulacam ama oda ne benim çim alana köstebek dadanmış. Geçen sene Adige Fatih abimizin yolladığı kapanı kurdum fakat inek işi biliyor üç kere deliği kapadı ama kapan çalışmadı. Tam tetik mekanizmasına kadar itmiyor. Ama en son o işide tahta parçasıyla hallettim kapanı kurup akşam döndüm. Bakalım haftaya ne görecez.
Köstebekden sonra bizim tuzaklara bakayım dedim oda ne 3 tanesi çalışıyor. Yav nerden geldi bunlar dedim ama içimden de seviniyorum karakovanla sepet arılanacak.

Kapağa bile dalak atmış.


Birinciyi karakovana silkeledim ama pek beğenmeddiler gibi dışarı vurdular daha sonra içeri toplandılar ama içimden bir ses bunlar gider diyor hayırlısı. Bir sürü tuzak var buyrun nereyi isterseniz.

İkinci oğul daha kuvvetli örtü bezine dalak atmış.


onuda hooop Şenol kardeşimin hediyesi olan geçen sene söndürdüğüm sepete aktardım. Ya sahi nerede bu adam Trakyalı Şenol nerede duyan bilen varsa haber versin insaniyet namına:)

Geçen hafta ikişer ikişer verdiğim temel petekler kabartılmış yanlarına yetmemiş birde dalak atılmış.

Hemde ne dalak alıştılar ya tam çerçeve ebadında atıyorlar. Bozmamaya çalışarak aldım kutulara ruşetlere lazım olacak.
Bu arada geçen hafta birleştirme yaptığım yalancı arılı kovanın anası arslanlar gibi maşallah. Birde bu yalancı analı kovanın arıları yeni analarından olsa gerek kuzu kesilmişler. Şaka bir tarafa sanki yalancıya kaçan kovan saldırganlaşıyor şeklinde bir gözlemim oldu bu sene..


Bu hafta haber gündemimiz yoğun. Şimdilik bu kadar. Başka neler neler oldu neler de kalanları haftaya yazacağım.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Bu hafta sonu işler biraz olsun yoluna girdi.

Bu hafta sonu tatil üç gün olunca işler yoluna girdi. Sıkışmadık desem yalan olacak ama yetiştirebildik. İşe mum yapıştırmakla başladık. Bu çerçevelerin arabanın yanında yedek lastik gibi duruşu ne derseniz mum yapıştırırken aküden aldığım elektriği kullanıyorum.

Bu şekilde elektirik ile yapıştırılan temel petekler kabartılınca yavru atılmasında sıkınrı yaratmıyor.



Bütün kovanlar tek tek elden geçirildi. Bu dönemde genç arıların işsiz kalmamaları gerçekten önemliymiş. Ana memesi yok şu anda. Bir kovanda kapalı meme yakaladım ilerde bahsedeceğim. Daha önce yalancıya kaçan bir kovanım vardı yaklaşık 2-3 çıtada arısı vardı. Anası yumurtlayan fakat her nedense çok zayıf 1 çıta arısı kalan bir kolonimle birleştirdim. Her iki koloniye oğul parfümü sıktım sonra yalancı koloninin tüm arılarını 50 metre ileride bir yere silkeledim ve peteklerini aldım. Yalancı koloninin yerinede bu zayıf analı koloniyi getirdim ve ilave kabarmış petek ve temel petek verdim. Bu işlem cuma günü yapıldı cumartesi ve pazar günkü kontrollerde ise ananın kesilmediğini kovan içinde dolaştığını gözledim.

Cumartesi hava yağmurlu olması sebebiyle Mehmet Yükselin kovanını tamamladım. Slikonlu dış cephe boyasıylada boyadım. Kapak kısmını tamamladım. Kuruduktan sonrada terastaki yerine taşıdım.

Rahmetli 37 nolu frolaynın kızlarını bu kovana aktardım.Yaklaşık 8 çıta arılı olan bu kovan kış sonu gibi 37 yi değiştirmişti. Günlük yumurta 3 günlük larva bile vardı ve bir adet kapalı bir adet açık ana gözü vardı iki kere ve saldırganlaşacak kadar açık tutup uzun uzun aramama rağmen anayı bulamadım. Oğul vermiş görüntüsü de yoktu.
Arıları olduğu gibi memelere dokunmadan yeni yerlerine aktardım. İki tane yeni ham petek ilave ettim.


Mehmet Yüksel kovanının kuluçkalık ksımının eski kovanın giriş deliğine göre 30 cm solda olması arıların kapalı olan ballık kısmına yönlenmelerine neden oldu ama yavaş yavaş öğrenecekler artık girişin yerini.Bu kovan benim gibi sabit arıcılık yapacaklar için ve terasım gibi rüzgarlı bir yer için yüksekliği teras duvarının altında kalması nedeniyle kullanışlı olacak. Bunu bu sene deneyip göreceğiz.


En son Erzincanlı Arıcı Vecdi abimizin gönderdiği karakovanı hazırladım. Giriş deliğinden içeri doğru 3,5 cm arayla temel petek parcaları yapıştırdım. Bu hem arılara klavuz görevi görecek hemde kalkancı tarzında yani girişe paralel olarak petek örmelerine yardımcı olacak.

İçine dört noktaya oğul çekme mahlulu damlattım ayrıca propolis parçaları koydum. Bu propolis parçalarınında oğulu cezbedeceği düşüncesindeyim.
Kara kovanı hazırladıktan sonra bu güne kadar kurduğum tuzakların hemen hemen hiç boş kalmadığı yere yerleştirdim. Bakalım sonuç nasıl olacak.
Bu hafta pazar günü üç adet kovanın yeni kovanlara aktarılması işini de hallettim ve hava lodostu arılar kolllarımı ve bacaklarımı ergenlik dönemim görüntüsüne döndürdüler. Sivilce başı gibi bir sürü kızarıklıklarım oluştu. Bu haberi yaparken de kaşınıp duruyorum.